Reklam panolarında bazı özel üniversitelerin reklamı var, yani paralı bir üniversitenin. Bir manken kadın yerleştirmişler ve sanki üniversiteyi yeni kazanmış görüntüsü vermişler ama kadının yaşı 30 belki de daha fazla. Keşke inandırıcı bir reklam kampanyası yapsalardı. Sınava girenler 18 yaşında, reklamdaki neredeyse olmuş teyze. Gerçi biz bu tür görüntüleri Hababam Sınıfı filminden de hatırlıyoruz. Tarık Akan, Kemal Sunal, Halit Akçatepe ki bunların çoğu 35 yaş ve üstüydü. John Travolta'nın başrolünü paylaştığı 78 yapımı müzikal film The Grease bir lisedeki gençleri konu edinirken Travolta 24 yaşındaydı. Yani Üniversiteyi bitirmesi gereken bir yaşta liseli bir genci canlandırıyordu.
Demem o ki yaptıkları absürd reklam ile ek yerleştirmeden üniversite tercih edecek gençleri bu şekilde ikna etmeleri çok güç, tabela olanlarını kastetmiyorum bile.
***
Tarihe mal olmuş şahsiyetler keşke kendi aralarında konuşabilselerdi. Mesela aynı çağda yaşamış, aynı zaman diliminde var olmuş farklı coğrafyaların insanları. Çok farklı olmaları aynı konuda nasıl bir farklılık oluşturacaktı kim bilir? Farz edelim ki simültane çeviri yapan bir aygıtımız var ve dil sorununu çözdük. Diyoruz ki "evet efendim karşınızda Bediüzzaman ve Einstein". Çok ilginç bir diyalog olurdu sanırım. Modern bilimin en güçlü beyni Einstein ve İslami coğrafyanın en güçlü sesi, iman esaslarını en zor zaman dilimlerinde korkusuzca haykıran Bediüzzaman kim bilir neler konuşurlardı? Dünyadan ayrılma tarihleri de birbirine oldukça yakın bu iki şahsiyetin fikirsel diyalogları, beyin fırtınaları sanırım kıvılcımlar çıkaracak cinsten olacaktı.
Mesela bir başka örnek olarak da Marilyn Monroe ve Koçero'yu örnek verebiliriz. Simultane çeviri mümkün olsa bile çok fazla bir şey çıkacağını sanmam bu görüşmeden. 1950-60 yıllarında bu iki kişi çağdaşlar, yani çağdaş olmaları kuralına uyulmuş olabilir ama bildiğimiz kadarıyla bir kanun kaçağı (ki kendisine ülkenin son eşkiyası deniliyordu) ile beyaz perdenin efsane bodur güzeli hangi konuda neyi tartışacaklardı?
Ama hala da öyle değil mi? Belki Monroe ve Koçero hayali bir örnektir anlaşamama konusunda. Ancak bir aşı konusunda bile bölünmeler yaşanmıyor mu? Ak Parti için her ortamda tartışmalara giren, Ak parti için hayatını feda etmeye hazır olduğunu söyleyen bir kişi, sırf Covid aşısı zorunluluğu yüzünden partisinden vazgeçtiğini deklere etti. Buyur burdan yak. Abdurrahman Dilipak gibi kamuoyu tarafından bilinen bir yazar da aynı şekilde aşı karşıtlığını her ortamda dile getirenlerden. Esasında aşı karşıtlığının da bir müeyyidesi olmalı. İsmini vermeden zikretmek istiyorum, çok sevdiğim bir arkadaşım vardı ve benden de yedi yaş küçüktü. Aşı olmadı, ben kendimi korurum dedi. Koruyamadı. Gitti öte aleme. Rabbim şehitler sınıfında yazsın. Ama acaba aşı karşıtlığıyla bilinen başta Dilipak olmak üzere, hekimler, aydınlar, sosyal medyada aşı karşıtı paylaşımlarda bulunanlar da bu ölümlerden vebal altında değil mi?
***
Sosyal medyada bir fotoğraf karesi beni aldı götürdü taa çocukluğuma. Görüntülerde "tel dolap, tabaklar için duvar rafı, iğnelerin saplandığı iğne askılığı ve düğmelerin konulduğu cepli bez" vardı. Şimdiki nesil pek bilmez bunları. Tel dolap henüz buzdolabı yaygın değilken yiyeceklerin saklandığı dolaptı. Telliydi, çünkü haşeratın girmesi tel sayesinde önlenebiliyordu. Mutfaklarda dolap yoktu, o'nun yerine tabakların istiflendiği raflar vardı. Anneler o zaman birer terzi gibi mahir olduklarından yada zorunda kaldıklarından ki fakirlik dönemiydi o zamanlar, iğnelerin topluca saplandığı iğnelikler vardı. Ayrıca çok amaçlı bir cepli bez vardı, genelde içine düğmelerin konulduğu.
Bir fotoğraf karesi aldı beni götürdü seneler öncesine. Belki fakirdik, yoklukta var olma savaşı veriyorduk ama inanın mutluyduk.
Kitap zamanı: Yazar Cenap Şahebettin. Eserin ismi Tiryaki Sözler. Eser kısa özlü sözlerden oluşmuş. Ancak pek memnunluk vermedi kitap. Çünkü birçok tekrar ve dil bilgisi hatası oldukça ince olan bu esere gölge düşürmüş. Ya bu kitap başarılı bir eser değil, ya da ( ki bence bu seçenek oldukça olası) korsan bir eser. O yüzden özenden yoksun ve hatalarda dolu bir kitap. İçinde hayata dair oldukça etkili sözler var.