EYLÜL 2021'DEN KESİTLER....

Bir zamanlar Yılmaz Güney Sineması diye bir yer vardı. Hemen her kesimden insanın orda buluştuğu, yazın serin, kışın sıcak bir mekan. Yandı, bitti, kül oldu. Yerine yenisi yapılacak dendi ama yapılmadı. Sadece Yılmaz Güney'in resimlerinin bulunduğu bir alan yapıldı. Halbuki orda sinema biletleri ucuz, yiyecek ve içecekler makul idi. Rahmetli Yılmaz Güney'in Anadan bir biraderi ile İstanbul Tekel'de çalışıyorken tanışmış, Batman'da Abisinin adını taşıyan bir sinema olduğunu söylemiştim yıllar önce. Kendisi de bir Tekel çalışanı olan bu abimiz duygulanmış ve bundan bilgisinin olmadığını, bir gün görmeyi istediğini söylemişti. Yılmaz Güney sineması yalan oldu.
       ***.
Hani tüm ülke sathında ucuz ürünleri ile meşhur üç tane market zinciri var ya,  ismini şimdi yazmayalım, bedava reklama girmeyelim, işte bu gibi marketler yüzünden kırtasiyeciler bu sene perişan olmuş. Konuştuğumuz bir kırtasiyeci "Abi bunların yüzünden bu sene ciromuz çok düşük kaldı. Zaten pandemi yüzünden perişandık, bi darbe de bunlardan geldi".
Bir taraftan malını satamadığı için perişanları oynayan bir esnaf kardeşimiz, diğer taraftan ise ucuz mala hücum eden yurdum insanı.
       ***
Sanat sokağındaki resimleri gördükten sonra insanın "bazıları keşke hiç yaşlanması" diyeceği geliyor. Cüneyt Arkın, Tarık Akan ve de pek tabii ki Yılmaz Güney.  Bu üçünden yaşayan tek kişi Cüneyt Arkın'ın gençliği ile şimdiki durumu arasında gerçekten de "koca bir fark var". Sanırsam gençken çok yakışıklı olanlar yaşlanınca bir o kadar çirkin mi oluyor ne? Ama o kadar da yakışıklı olmayanlar ve hatta çirkinler yaşlansa bile sanki pek bir şey değişmiyor. Mesela Kemal Sunal gençken de yakışıklı değildi ve ömrünün son demlerinde de o kadar çirkin değildi. Mesela Şener Şen, o da yakışıklı bir jön değildi ve sanki yaşlanınca daha bir karizma oldu.  Bundan öte Bruce Lee ve James Dean gibi hayata çok daha erken gözlerini kapayan ünlüler de var ve bunlar her daim genç kalacaklar tüm kuşaklar boyunca. Aynı şekilde Che Guevara gibi isimler de her daim genç kalacaklar listesinde bir numara her ne kadar kendisi sosyalist bir düşüncede olmasına rağmen kapitalist refleks tarafından tişörtlerde satış rakamlarını arttırmaya yarayan bir reklam objesine dönüştürülmüş olsa da...
       ***
Batmana ait bir otobüs firması İstanbul Esenler otogarında lavabo kapısına kilit vurmuş. Batmanlı yolcu kapı kilitli mi diye sorduğunda evet denmiş. Daha sonra bir kişi çay yapmakta olan bayandan anahtarı alıp tuvaleti kullanmış. Bu firmadan bilet alan kişi lavaboyu kullanmak istediğinde "umumi tuvalete git" denilmiş. Vatandaşın serzenişi şöyle: "İstesek Batman'a ait olmayan bir firma ile de Batman'a gelebiliriz. Mesela Siirt, Diyarbakır...vs. Ama biz kendi memleketimizin firmasını tercih ediyoruz. Ama yapılan muamele hiç hoş değil. Üstelik lavaboyu kullanmak isteyenler bir aile. Bu aile bu firmadan bilet alıyor ama ....Eğer umumi tuvaletin kullandırılması bir zorunluluk ise bu zorunluluğu el birliği ile kaldırsınlar. Yok keyfi bir uygulama ise bunu da yapmasınlar.
       ***
Vatandaşın biri şunları ifade ediyor "Dağ karnımızı doyuruyor. Sebze, meyve, su, et, şifalı bitki, hatta maden. Mesela şu karşıdaki dağlar 10 bin koyunu doyurur ve masrafı da sıfır. Havası temiz, suyu billur gibidir". Düşünün bir dağ, milyonlarca yılda tektonik hareketler sonucu doğdu ve milyonlarca senedir de orada. Size kucak açıyor, besliyor. Börtü böceğe ev sahipliği yapıyor. Göçmen kuşlar o dağların yükselen havasıyla kanat çırpmadan bir dağdan ötekine 10 bin kilometre yol yapabiliyor. Yüce kitabımızda da belirtildiği gibi bir kazık şeklinde yere saplanmışlar ve dünyanın ekliptik ve yörüngesel hareketlerinden kaynaklanan sarsıntıları emiyor tıpkı bir amortisör gibi. Büyük şehirlerde ve hatta Batman'da o kadar çok işsiz ve şehirde kalabalıklar içinde bunalmış insan var ki. Alsınlar bir yerlerden koyun, keçi, inek götürsünler en yakın dağa, artık Mereto mu olur, Raman dağı mı olur, Kira dağı mı, bilemem, hem keselerine bereket gelsin ve hem de kent ortamındaki gürültüden kurtulsun. Kendileri yapmıyorsa da Orta Anadolu'da Afgan mülteciler babalar gibi bakıyorlar sürülere. Bizimkiler de kent meydanlarında işsiz-güçsüz lüks araçlara bakıp bakıp iç geçirsin hele...