Coronavirüs yada nam-ı diğer Covid-19 hayatları altüst etmeye devam ediyor.
Dünya devleri dize geldi. Öyle koca koca ordularıyla hava basan, kıt'alar arası balistik füzelerle korku salan devletler, gözle görülmeyecek kadar küçük bir canlı karşısında çaresiz kaldılar.
Bizlerde şapkamızı önümüze alıp düşünmeliyiz, nerelerde yanlış yapıyor, zamanımızı genelde nasıl heba ediyorduk, diye.
Evlerimizden çok mücbir bir sebep olmadıkça çıkmıyoruz ya, aslında bir açıdan da bu iyi oluyor.
En azından duygusal detoks yapıyor, gereksiz zerzevattan uzaklaşıyoruz.
Sosyal medya denilen platformları, özellikle Facebook (bayağı bir zamandır durdurdum) ve Whatsup uygulamalarını bir miktar fazla kullanıyor olabiliriz can sıkıntısından. Ancak iş yerinde bu milletin vergileriyle çoluk çocuğunu geçindiren bir kısım canlıların iş yerinde değil de evlerinde kullanmalarını öneririm sosyal medya uygulamalarını. Zira her gün 125 civarı insan mevta oluyor bu illetten ve tövbe etmeden de diğer tarafa geçmek pek akıllıca değil kanımca.
Yada oruc başlayacak ya, işe giden memur arkadaşlar nasıl ki oruç tutuyorlar, aynı şekilde internet orucunu da tutsunlar iş yerlerinde. Zamanlarını ekmeklerini helal etmekle geçirsinler.
Corona ile birlikte birçok kişi de maddi zorluklar yaşıyor, biliyoruz.
Hem evinin ve hem de dükkanının kirasını ödemekte zorlanan insanlarımız var.
Yardımlaşma olgusu "kültürel kodlarımızda gizli" olan bir gerçeklik. Devletimiz her gün medyadan şu kadar kişiye bu kadar para yardımı, gıda ve ilaç yardımı, borç ertelenmesi diye kolaylıklar sunuyor. Dahası dünyanın en kirli oyunlarını sahneleyen Amerika Birleşik Devletleri ve Kuzeni İngiltere'ye bile yardımlarda bulunuyor. Dedik ya kültürel kodlarımızda var olan bir durumdur düşene el uzatmak, yardımlaşmak. Ülke içinde durumu kötü olan esnafa, ihtiyacı olan yaşlıya yardım eden devletimiz baş belası da olsa ecnebi memleketlere de yardım elini uzatmıştır. Kısa vadede bu bir külfet, yüktür diyebilirsiniz ama uzun vadede bunun faydasını da elbet göreceğiz. Gerçi biz bunu bir fayda sağlamak adına yapmadık, eğer öyle yapsaydık kapitalist, maddiyatçı batı medeniyetinden bir farkımız kalmazdı. Ancak yine de bunun bir prestij sağlayacağı gerçeğini de görmezden gelemeyiz. Çünkü toplumların kılıçlarla fethedildiği barbar yasaları (güçlü zayıfı ezer) günümüzde geçerli değildir ve dahası nefreti de çeker. Geçmişte İslam coğrafyasını kana bulayan Moğol akınları ve Haçlı seferleri, günümüzde İşid (Daiş), Boko Haram örgütleri bu yüzden halklar tarafından rağbet görmemiştir, görmeyecektir de. Toplumlar artık kılıçlarla değil, teknolojileri ve son demde de kültürleri ile fethediliyor.
Teknoloji olarak eskiye oranla çok iyi ilerliyoruz ve inşallah bu ilerleme devam da edecek. Bununla ilgili ayrı bir yazı yazmak lazım. Ancak kültür ile fethetme işi var ya, işte Türkiye'nin son zamanlarda yaptığı tam da bu yönde. Salgın sebebiyle Batılı devletlere yaptığı yardım ve kara kıta Afrika'ya göz doktorları, hekimler ve su kuyuları ile sağladığı katkı inşallah ileriki zamanlarda Türkiye'nin hinterlandını çok daha geniş bir alana yayacaktır.