Bir habere göre bölgemizde yaşı 30-35'in üstünde olan birçok kimsenin doğum tarihi 1 Ocak'mış. Bunun çeşitli sebepleri vardır; mesela köyden şehre gelmek her zaman mümkün olmadığından 3-5 çocuk tek defada kayıt altına alınırdı. Yani öyle her çocuk için git-gel yapılamazdı. Ayrıca resmi nikah kıyılmıyor, dini nikah yeterli görülüyordu. Ancak sonradan anlaşıldı ki resmi nikahsız evliliklerde mağduriyetler oluşabiliyor. Kuma getirilen gelinler adeta intikam yemini etmişçesine kendi kızlarını asla resmi nikahsız evlendirmiyorlardı. Bir başka sebep ise sanırım Yeşil Kart olayı oldu. Maşallah köylü kurnazlığına sahip birileri bedava sağlık hizmeti, bedava ilaç ve hastane ve dahası kömür ve seçim zamanları tencere, tava, buzdolabı olayının yeşil karttan geçtiğini öğrenince çocuklarına günü gününe kimlik çıkarmaya başladılar. Ancak o zaman görevli memur bu posbıyıklı beyefendiye "çocuğunun anası resmiyette doğmamış, önce ona kimlik çıkar" dedi. İşte o zaman resmi nikahlar kıyıldı, evliliklerin üzerinden onca yıl geçmiş olmasına rağmen. Hatta tanıdığım bir insan müsveddesi 10-12 sene öncesine kadar da resmi nikah yaptırmamıştı ve iki çocuğu vardı o zaman. Bir süre sonra sıkılırım, yenisine kıyarım resmi nikahı diyordu. Nede olsa karnı doymuştu, ya bir adam öldürecekti ya da ikinci karı getirecekti. (Hanımefendilerden özür dileyerek yazdım karı kelimesini, ama ifade öyle olduğu için öyle yazdım) İflas etti, acından ölecekti de yeşil kartın imkanlarından faydalanmak için onca yıllık karısıyla resmiyette evlendi ve çocuklarına kimlik çıkardı da ikinci evlilik hayalinden vazgeçti, şimdilik.
Aslında bazılarının da hesabına geliyordu bu kimliğin sonradan çıkarılması. Şöyle ki; doğum tarihleri daima yanlış ya, mesela çocuk 18 yaşında, babası diyor ki "yaz memur bey çocuk 10 yaşında". Çocuk yanında değil, fotoğraf çocuk için halen geçerli değil, memurda ne deniyorsa onu yazıyordu. Kız olmuş anam yaşında kimlikte "bodur tavuk her daim piliç" babında gözüküyor. Sorsan "kemiklerimiz iridir" der ve suratının pörsümesine inat kendini küçültür de küçültür. Eğer bu kişi erkek ise o'da "çok kahır çektik, çok ezildik abe" der ve suratının Fransa haritası gibi kırışıklığına inat kendini küçülttükçe küçültür.
Dostlar, kimsenin yaşı ile bir derdimiz yok ama kimse de zekamızla alay etmesin lütfen. Daha geçenlerde böyle bir durumla karşılaştım. Adam amcam ile yaşıt ve çocukları benim yaşlarda, diyor ki "ben ile sen arasında kaç yaş var ki?". Bu yazıyı yazmama sebep bu durum.
Neyse, demem o ki 1 Ocak doğumluların hepsi yanlış tarihe sahip ve bu durum bizdeki kadına ver(me)diğimiz değerin bir göstergesidir. Fakirlikten ötürü köyden, dağın başından o zamanki imkansızlıklardan ötürü kasabaya gelememiş ve 5 çocuğu yıllar sonra aynı gün kütüğe kaydettirmiş muhterem dedelerimiz bu sözlerimizin kapsamı dışındadır.
Ayrıca ebeveynlere saygının bir ifadesi olsa gerek kendileriyle ilgili çeşitli bilgilere sahip olmak. Ama sorsan annen kaç yaşında, baban kaç doğumlu, abla ve abilerinin hangi sene dünyaya geldiklerini billahi bilmezler. Hatta analarının kızlık soyadlarını da bilmiyorlardı da bereket cep telefonu operatörlerinin sordukları "ananızın kızlık soyadının ikinci ve sondan bir önceki harfleri" sayesinde öğrenmişlerdir bu bilgiyi.
FISTIK AĞACI DİKENLER AMAN DİKKAT...
Devlet baba çiftçiyi bilinçlerdi de fıstık fidanları dikilmeye başlandı. Düşünsenize, 90 km. ötede Siirt'te ekilen bir ağaç niçin burada ekilmiyordu? Demek ki o kadar risk almaktan korkan gevşek toplumlarız. Neyse bir şekilde Tarım İl Müdürlükleri devreye girdi de çiftçiye hibe fidanlar verildi ve tarımı öğretildi de şimdi harıl harıl dört bir yanda fıstık ağaçları boy vermeye başladı.
Bu yazımda esasen bir başka konuya dikkat çekmek istedim: Birisi size husumet besliyorsa ekininizi tutuşturduğu takdirde en fazla bir sezonluk ürününüzü yok edebilirdi. İşte benim dikkat çekmek istediğim tehlike de bu. Birisi düşmanlık yüzünden tarlanızı ateşe verdiğinde artık öyle bir yıllık ürün gitmiyor, 10-15 yıllık emek yok oluyor. Yakılan fıstık ağacı sizin bir ömür sayılabilecek bir döneminizi yok ediyor. Tamam bunu yapan hayvan, vicdansız ve de imansız diyeceğiz ama yok mu Allah aşkına böyle namussuzlar. İleride çok büyük acılar çekilmesin, çoluk-çocuk mağdur edilmesin diyorsak bunun önlemini de almalıyız. İsmini zikretmek istemediğim Batmanlı geniş bir aile bunun önlemini almış. Kendi ifadesiyle "düşmanlıkta olur, yanlışlıkta olur, yıldırım da düşer, o yüzden tedbirli olmak lazım. Bizim araziler damlama sistemi ile donatıldı ve yangın çıktığı anda devreye girer, söndürür"
Bir sezonluk ürünün (mercimek, buğday, arpa, pamuk) yangın sonucu gitmesi sizi sarsar ama on yılda yetişen ve on beş- yirmi yılda tam randıman veren fıstık ağaçlarınızın yanması sizi de, sizden sonraki jenerasyonu da bitirir, ona göre.