Batman tekstil sektörüyle ilgili olumlu-olumsuz bir çok şey duymak mümkün. Bunun sebepleri; birincisi sektörün yeni olması, taşların yerine henüz oturmamış olması ve ikincisi de Batman iş dünyası ve esnafının kent soylu olmamasından ötürü sosyolojik ve psikolojik olarak süreçlerin başında olması denilebilir/denmeyede bilir, istediğiniz şekilde yorumlayabilirsiniz.
Ne demek istediğimi şöyle açıklamaya çalışayım: Sektör yeni. Taşlar oturmadı. Mesela pamuk toplayıcıları, Melülci, Çavuş, Amele, Kubbale iş tutma..vb bunlar daha önceden yapıldığı için amele ile iş veren arasında pek sorun çıkmaz. Herkes işini bilir, yevmiyesini alır. Ama tekstilde sektör yeni, herkes amele, çok azı büyük şehirlerde daha önceden işi bildiği için, makasçı, ütücü, CNC operatörü...vb.
Bir diğer eleştiri noktamız iş verenler. İş verenlerimiz kent soylu değiller. Gundiler, yani köylüler. Bakmayın zengin olduklarına, senin, benim gibi köy kökenliler. Çoğu köyde doğmuş, azınlığı Batman'da doğmuştur ve Batman doğumlularının doğduğu tarihte Batman 100 bin gibi düşük bir nüfusa sahiptir. Bunu şunun için anlatıyorum; Tecrübe eksikliği var. Dededen yada babadan iş dünyasına atılmamışlardır. Baba ve dede köyde tarım ve hayvancılıkla uğraşmıştır. Tarla ve hayvancılık konusunda oğluna çok şey verebilecek olan baba, iş sanayi ve esnaflığa gelince oğlundan tecrübeli değildir.
Önce olumsuzlukla ilgili çerçeveyi çizdik sanırım. Devam edecek olursak, bir çok iddia da gündemde. Mesela asgari ücretin de altında bir ücretle çalıştırıldıklarını söyleyenler var. Maaşı bankamatik üzerinden alıp, farkını patronuna veren mi dersin, İşkur üzerinden yardım alıp da kendi yakınlarını gösteren mi dersin, prim yatırmayıp Suriyelileri gizli çalıştıran mı dersin..vb. iddialar uzayıp gitmekte.
Ancak "yiğidi öldür hakkını yeme" kabilinden çok iyi iş yapıp, çalıştırdığı işçiye maaşını zamanında ödeyen, en kaliteli iş kıyafetinden tutun da, en iyi beslenme olayına kadar ve dahası fazla mesai ücretinin bile adilane hesaplara yatırılmasına kadar işi ciddiyetle yapan imanlı ve de vicdanlı esnaf / iş adamlarımız da var. O yüzden amacımız üzüm yemek, bağcı dövmek değil.
Tekstil sektörüyle ilgili bu mevzulardan sonra bir başka yönüne değinelim tekstilin:
Kalabalık ailelerin tekstil sektörüyle birlikte değişen sosyolojik, psikolojik ve ekonomik durumları.
Maddi durumu iyi olmayan ve genelde de köyde, yada Batman'ın varoşlarında yaşayan aileler yaz aylarında Anadolu'ya pamuk, fındık, kayısı...vb. toplamaya giderlerdi. Tren veya kamyon arkasında gittikleri bu yerlerde çadırlarda kalır, alt yapısı olmayan ve kendi yaptıkları foseptik çukurları ve kalitesiz su ve sivrisinek üçgeninde hastalanarak geri gelirlerdi. Aldıkları günlük yevmiyeler ile harcadıkları emeğin karşılığını alamayan, SGK primi olmadığı için de ciddi bir hastalık veya kaza sonucunda ailesine bir emekli maaşı bile bırakamayan bu insanlar ayrıca gittikleri yerlerde ayrımcılıkla, ırkçılıkla karşılaşırlardı.
Ancccaaaaak, Batman için söylüyorum, Batmanlı iş adamları ve esnafının Organize Sanayi Bölgesi ve Batman'ın şehir merkezinde çeşitli yerlerindeki atölyelerinde çalışanlar açısından durum oldukça değişmiş görünüyor. Yani Batman Tekstil Sektöründe çalışanlar artık senenin 3-4 aylığına fındık-fıstık toplamaya, perişan olmaya gitmiyorlar. En kötü maaş asgari ücret. O'da ortacı maaşı. Ortacı demek ortada gidip- gelen, getir-götür işini yapan, herhangi bir mezuniyet veya ustalık gerektirmeyen, çalışan demek. Ama kesimci, ütücü, CNC operatörü...vb. bunların maaşı tabii ki daha üst seviyede.
Ayrıca senede birkaç aylığına elde edilen gelir ile senenin 12 ayı elde edilen gelir arasında da müthiş bir fark var.
Başka memleketlerde çadırda yaşayıp, kuyu suyu içmek yerine, kendi memleketinde çalışıp, en hijyenik ortamda bulunup, ailesine hasret kalmamak da cabası.
Şimdi bir aile düşünün Batman'ın kenar semtlerinde yaşayan. Bir baba, Anne ve 12 evlat. Bize göre evlat sayısı çok diye düşünebiliriz. Ama bizler ve bizden önceki nesiller hep böyleydi. Adamın 12 evladından evde olan 8 tanesini tekstilde istihdam etmiş. Diğer dördü evlenmiş, gitmiş. Baba yaşlandığı için artık sıva-boya yapamıyor ama yapmasına da gerek yok. Kız ve erkek çocukları en kötü asgari ücretten çalışsalar 20 bin TL aylık gelir yapıyor. Şaşırdınız mı? Bu örnek ütopik mi geldi? İnanın benzerleri çokça var. Sayı ve demografik özellikler değişse de var benzerleri. 6 çocuğu çalışır, diğer ikisi evi terk eder, vermez maaşını ama çalışanlardan ikisi hanımlarını da tekstile sokar ve yine sayı 8 olur. Bahçeye kondurduğu küçük bir oda ile birlikte anne-babasından ayrılmayan bu kişi ekonomik olarak da yine ailesinden kopmamıştır. Eşi ve kendisi çalışırken çocuklarına evde kalan anne-babası bakıyordur. Ne güzel bir dayanışma.
Bazıları ise köyde yaşarken tekstil sektörünü gözüne kestirir. Adam lüks bir apartman dairesini çocuklarına kiralar. Çünkü kendisi köydedir. Ay sonu gelip hasılatı toplar. Kirayı, elektriği, suyu öder. Bir miktar alışveriş yapar ve ertesi aya kadar ortalıklarda görünmez. 8 Evladı her ay 20 TL gibi muazzam bir miktarı köydeki babalarına verirler.
Tabii bunun bir de insanımız üzerindeki etkilerini konuşmak gerek. Daha önceden ırgat olarak kötü koşullarda çalışıp, üstüne üstlük bir de etnik ayrımcılığa maruz kalınırken, şimdi kendi memleketinde, en iyi şartlarda çalışıp, sosyal güvence ve prim ile desteklenen bir çalışma hayatı herhalde bu genç kızları/erkekleri moralize ediyordur. Özellikle kız çocuklarının ekonomik anlamda özgürlüğüne kavuşması, maddi durumu düşük babasından harçlık bile alamazken ev ekonomisine katkı sağlaması, en güzel telefondan tutun da en moda kıyafetleri tercih edebilmesi hep bu Batman Tekstil Sektörünün sağladığı avantajlar olsa gerek.
Bir tanıdığım demişti ki; maddi durumumuz iyi değil, ev ve işyerinin kirasını ödeyemiyoruz. Bu saatten sonra köydeki 60 yıllık daru taxta kerpiçten yapılma ahır gibi eve mi gidelim? O'na dedim ki evde işgücü piyasasına katılabilecek durumda olan kız ve erkek kardeşlerin ve hatta kardeşlerinin hanımları var. Çalışsınlar asgari ücretten tekstilde. Anne-baba, kız-erkek kardeşler ve gelinler ile birlikte bu evde yaklaşık 10 kişi var. Aylık 25 bin eder. Bana verdiği cevap; asgari ücretten de iş aradık, Batman'da asgari ücret kimse vermiyor. Ben de dedim ki Organize Sanayi Bölgesinde tanıdığım bir tekstilci var ve sürekli eleman arıyorlar. Bana dedi ki, ama Tekstil Sektörü çok zor. Bir saniye bile göz açtırmıyorlar. Bende dedim ki kardeşim sen neyin derdindesin. 25 yıl sonra köye çulsuz döneceğine sarıl işine. Zaten adamların belirli mola saatleri var. Yemek ve dinlenme saatleri var. Ama o'nun dışında harıl harıl çalışmak var. Bana verdiği cevap; Yok kardeşim, biz ailece köle sömürü sistemine karşıyız, teksil sektörü de sömürü sektörü. Dedim ki, yok kardeşim senden bir köfte çıkmaz. Eli nasırlı olmadığı halde işçi haklarından dem vuran 70'li yılların eski tüfek komünistleri gibi takılıyorsun. Sene 2020 olmuş, bir babanın çalışıp 10 evlada baktığı yıllar tarih oldu. Artık herkes çalışıyor kız erkek fark etmeksizin, tıpkı herkesin okuduğu gibi kız erkek fark etmeksizin. Köle sistemi diyorsun, bir ayda 25 bin lira kazanabileceğin bir sistem bu. Ama herkesin elinde sigaralar, en alasından akıllı telefonlar ve bunların paket görüşme ve internet giderleri. Sigara ve cep telefonu internet paketi bile bir dünya tutuyordur ama adam kolay iş derdinde. Kusura kalınmasın, kolay iş arıyorsan Eşşşşek gibi KPSS'ye çalışacak, duygu sömürüsü yapmayacak ve devlete kapağı atacaksın. Haaa devlete kapağı attıktan sonra da vicdanlıysan işinin hakkını verirsin, yok vicdanlı değilsen valla emekli oluncaya kadar pinekler, artı değer üretmez, zamanı gelince de emekli olursun. Ama yok ben özel sektörde pinekleyeceğim, 10 kişi 25 bin TL cebime indireceğim, SGK’da en az 800 TL'den on kişi 8000 prim hesabımıza ödenecek, yok öyle bir dünya, öyle bir çalışma şekli.
Toparlayacak olursak; Tekstil sektörü Batmanlı durumu düşük aileler için bir umut kapısı olmuş durumda. Hatta çocuk sayısının fazla olması ekonomik anlamda bir dezavantaj iken tekstil sektöründeki istihdam sayesinde avantaj durumu yaratmıştır. Özellikle kız çocuklarının rağbet gösterdiği sektör sayesinde artık kız çocukları ekonomik anlamda "kaşık düşmanı" yaftalamasından, gelir getiren önemli kişi durumuna geçmiş, her türlü ekonomik ihtiyacını kendisi karşılayan ekonomik özgürlük sahibi bireyler durumuna geçmişlerdir. Ne diyelim, iyi ki bu sektör var. Her türlü eksikliğine rağmen insanımıza çok büyük avantajlar sağlayan bu sektörün başındaki İmanlı ve Vicdanlı esnaf ve iş adamları çalışanlarına gereken yatırım yapacak ve karşılığını fazlasıyla alacaktır.
Kitap Zamanı: Yazar Jose Mauro De Vasconcelos tarafından kaleme alınmış Şeker Portakalı kitabından sonraki eseri Güneşi Uyandıralım bence çok hoş bir kitap. Öyle ki ilk okumamda 212 sayfayı birden okumuşum. Şeker Portakalında küçük bir çocuğun dünyasını kaleme alan yazar bu eserde de ergenlik ve bu dönemde yaşadıklarını kaleme almış. Can Yayınları tarafından basılan eser 78. baskı olmasıyla da ayrıca dikkat çekmekte. Televizyondaki saçma sapan yok Sefirin Kızı, yok Fırıncının Karısı tarzındaki dizileri izleyeceğinize alın elinize bir kitap, evin en ücra bir köşesine sinin ve kopun dünyadan.