Sevgili okurlar, bilindiği üzere 3 Aralık tarihi 1992’den bu yana Dünya Engelliler Günü olarak ilan edilmiş ve yılda bir kere engelli vatandaşlar hatırlanmaktadır.
Ülkemizde sayıları milyonlarla ifade edilen engellilerin çok önemli bir bölümü ev hapsine benzer bir yaşam sürerken yılda bir gün hatırlanmalarının haksızlık olduğuna inananlardan biriyim.
Milyonlarca engellinin, engelinin salt fiziksel olmadığı bilinmektedir. Toplumsal kalıp yargılar, önyargılar, gelenekler ve alışkanlıklar en büyük engel olarak sınırlandırıyor.
21. Yüzyılda yurttaşlığın esası olan haklarının verilmesinin bir lütuf değil evrensel insan hakları hukukunun gereği olduğunu hepimiz biliyoruz.
Türkiye’de 6-10 milyon arasında olduğu ifade edilen engelli olduğu belirtilmektedir.
Bugün engel-siz olanların yarın engelli olmayacaklarının bir garantisi yok. Yarının potansiyel engellileri olarak her mahallede, hangi engel, cinsiyet, yaş, eğitim düzeyi ve gelir durumunda kaç engellinin olduğu tespit edilmeli ve hak temelli bir yaklaşımla zorunlu olan psikolojik, sosyal, ekonomik ve hukuki destekler sunulması gerektiğine inanıyorum. Engelliler ve ailelerinin bir ayırımcılığa maruz bırakılması be acınmasından öte toplumum birer bireyi olduğunu her zaman hatırlamamız gerektiğine inananlardanım.
Bu sorunların nedeni Engelliler yok sayılarak veya görmezden gelinerek inşa edilen yollar, geçitler, kaldırımlar, binalar ve sunulan kamusal/özel hizmetler maalesef ki günümüzde de eksik.
Sadece 3 Aralık’lar da değil, yaşamın her gününde var sayılmanın gerekleri yerine getirilmelidir.
Zaten birçoğu hep evde olan ve geri kalanları da pandemi nedeniyle yaklaşık 1,5 yıl evlere kapanan ve halen de büyük ölçüde evlerde kapalı olan toplumun bireyleri engellilerin, hepimize ihtiyacı olduğunu düşünerek hareket etmemiz gerektiğini söylemek istiyorum.
2021 Yılındaki bu 3 Aralık Dünya Engelliler Günü’nün “Toplumsal Engelleri” aşmamız için ilk aşama olması dileğiyle tüm engellilere sevgi ve saygılarımla.