Bazı şehirler vardır ki binlerce yıllık kadım gelenekleri ile anılırlar, o gelenekler o kültürlerin bir nevi imzasıdır aslında. Bu kadim Mezopotamya toprakları da her zaman çoklu kültürü, binlerce yıldır süregelen gelenek ve görenekleri ıle anılmıştır ki dünyayı kasıp kavuran korona virüsü ülkemize gelene kadar. Maalesef herkesi etkileyen fakat 65 yas üstü yaşlılarımızın bu virüse karşı daha savunmasız olduğu, etkilerinin ölümle sonuçlanabileceği söylenince birden işin rengi değişiverdi. Sosyal medyada örneklerini gördüğümüz bazı üzücü videolara tanık olduk, kültürümüzün temeli olan yaşlılara ve büyüklerimize saygıyı hiçe sayan bir arsızlığın ve edepsizliğin ortaya çıktığını gördük. Ne zamandır bu kadar empati yoksunu olmuştuk. Koşarak elinden poşetini aldığımız yaşlıları bu kadar hırpalamayı kimler neden öğretmişti bize. Bu videolar bize modernlik diye dayatılan bencillik, aymazlık, kendi vicdanımızı köreltme olarakta adlandırabildiğimiz aslında sinyallerini çoktan vermiş olan kültür erozyonunu gözümüze sokmuş oldu. Biz bu çürümeyi biliyorduk aslında, yakın dönem tanıklık etmiştik. Sosyal çürümeye neden olan ve temelinde ahlak ve vicdan eksikliğinin olduğu bu kültürel erozyon, geleceğimiz için dünyanın en tehlikeli virüsünden daha tehlikeli bir salgındır. Atasını, yaşlısını saymayan, kendi değerlerini unutan, vicdan ve dayanışma kültüründen uzaklaşmış, edep ve ahlak bilmeyen kişilerden ne kendine ne de halkına bir hayır gelmez, hayır da beklenmez.Bugün dünyada bilim insanları bu virüsün önüne geçmek onun yarattığı tahribatı ortadan kaldırmak için gece gündüz çalışıyorlar ve inanıyorum kısa zamanda da ilacını bulacaklardır. Ama bununla ortaya çıkan kültür erozyonunun yaratığı kırgınlıkları hangi bilim veya hangi ilaç iyileştirebilecek?Herkesin atasını yaşlısını sevip sayacağı günler umuduyla...
Bu haberi paylaşın:
UYARI: Konuyla ilgisi bulunmayan, hakaret içeren cümleler veya imalar, inançlara saldırı, şiddete teşvik ve tamamı büyük harfle yazılan yorumlar onaylanmamaktadır.