Son yıllarda özellikle kadınlarımız ve gençlerimiz arasında moda bir tabir ortaya çıktı: Kürtçeyi anlıyorum ancak konuşamıyorum. Çünkü kendimi Kürtçe ifade edemiyorum.
///
Kürtçe gibi zengin bir dil varken insanların bunu söyleyebilmelerini bir türlü anlayamıyorum.
///
Bense aksine kendimi zaman zaman Türkçe ifade edemiyorum:
///
Biberin tadı için “tûj” diyebiliyorum.
///
Kahve acısı için “tehl” diyebiliyorum.
///
Ancak başına özellikle kelime eklemeden bu ayırımı Türkçede yapamıyorum.
///
Kız kardeşimin çocuklarına “xwarzê” diyebiliyorum.
///
Erkek kardeşimin çocuklarına “birazê/birazî” diyebiliyorum.
///
Ancak Türkçede ikisine de yeğen demek zorunda kalıyorum.
///
Kardeşimin karısına “jinbir” diyebiliyorum.
///
Dayımın karısına “jinxal” diyebiliyorum.
///
Amcamın karısına “jinap” diyebiliyorum.
///
Ancak Türkçede hepsine yenge demek zorunda kalıyorum.
///
Dolayısıyla da kendimi Türkçede iyi ifade edemiyorum. Konuşurken, yazarken, tercüme ederken zihnimde bir daralma, bir yetersizlik görüyorum. Kendimi iyi ifade edememek de beni sıkıyor, içimi daraltıyor.
///
Bunun gibi çok sayıda örnek var.
///
Ve Kürtçe gibi zengin bir dilde kendini ifade edemediklerini iddia eden, bilmiyorsa öğrenme zahmetine katlanmayan ve az sayıda kelimeyle çok sayıda olguyu ifade etmekle yetinenleri de hayret ve ibretle izliyorum…