Ayrıca imza kampanyasının da startı verildi. Atatürk Parkı önünde yapılan Basın açıklaması ve imza kampanyasına, HDP Batman milletvekilleri Ayşe Acar Başaran ve Saadet Becerikli de destek verdi. Basın açıklamasını okuyan İHD Batman Şube Başkanı Mehmet Bağatır, OHAL'le birlikte birçok hak ihlalinin yaşandığını ve bunun çözüm olmadığını belirterek OHAL'in derhal kaldırılması gerektiğini söyledi. Bağatır, “Demokrasi karşıtı 15 Temmuz darbe girişiminin bastırılmasından sonra demokrasi ve özgürlükler adına rahat bir nefes alan toplum, ne yazık ki Olağanüstü Hal (OHAL) kararname ve uygulamalarıyla sivil bir darbe ile yüz yüze geldi. Menfur 15 Temmuz darbe girişiminin bastırılmasıyla, özgürleşme ve demokratikleşme yolunda ciddi adımlar atılması beklenirken TBMM denetiminden dahi geçirilmeyen OHAL kararnameleriyle keyfiliğin egemen olduğu baskı rejimiyle korku çemberi yaratılmış oldu. Resmi yetkililerin çeşitli tarihlerde yapmış oldukları açıklamalardan elde edilen ve artarak değişen verilerine göre ilk elli günde; 40 Bin gözaltı, 20 Bin tutuklama yapıldı. 80 Bin çalışan açığa alındı. 45 gazete, 24 radyo, 18 TV, 15 dergi, 29 yayınevi, 3 haber ajansı kapatıldı. 100 gazeteci gözaltına alındı. 37 gazeteci tutuklandı (bugün itibarıyla 93 gazeteci halen tutukludur). 28 belediyeye kayyum atandı. Bazı şehirlerde Kürt muhtarlar görevden alındı. Menfur darbe girişimi, 15-17 Temmuz sonrası kesin olarak önlenmişken 20 Temmuz sonrasında OHAL ilanının, haklı ve makul bir gerekçesi bulunmamaktadır.
‘OHAL KOŞULLARI YOK’
15 Temmuz darbe girişimi 15-17 Temmuz da kesin olarak devlet güçleriyle bastırıldığı halde, ayrıca pek yakın tehlike emaresi de olmadığına göre OHAL ilanı ve devamı haklı ve meşru kabul edilemez. Haklı ve meşru OHAL de dahi, gereklilik, ölçülülük, ulusalüstü hukuki yükümlülüklere uymak şarttır. Şu ana kadar 6 Kanun Hükmünde Kararname (KHK) yayınlandı. Anayasa 121. Maddeye göre amir hükümdür; OHAL KHK’nin yayınlandığı gün Meclis denetiminden geçmesi gerektiği halde şu ana kadar hiçbir kararname meclis denetiminden geçmemiştir. Savunma hakkı dahi tanınmadan kamu görevinden çıkarılanlar, dernek ve vakıfların kapatılması, mal varlıklarına el konulması gibi uygulamalar OHAL sonrasını da etkileyecek insan hakları ihlalleridir. 11 Bin 301 eğitim emekçisinin görevden alınması toplumsal muhalefete yönelen bir durumdur ve kabul edilemez. Bakanlığın görevden uzaklaştırma/alma kararlarının, soyut iddialardan başka, hiçbir hukuki somut dayanağı bulunmamaktadır. OHAL ve KHK’larla cadı avının ötesinde toplumsal muhalefet tasfiye edilerek yeni bir rejim kurulmak istenmektedir. Bugün OHAL ilanı sebepleriyle hiç ilgisi olmadığı halde ifade özgürlüğü, örgütlenme özgürlüğü, mülkiyet hakkı ve kamu hizmetine girme hakkın geleceği de kapsayacak şekilde ayaklar altına alınmaktadır. 667 ve 668 sayılı KHK’lar ile adil yargılanma hakkı, kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkı rafa kaldırılmıştır. 30 günlük gözaltı, 5 günlük müdafi görüş yasağı, müvekkil avukat gizliliğinin kaldırılması, duruşmalarda avukat sınırlaması 1990’ların, 12 Eylüllerin işkenceli günlerine dönüştür. Özet olarak, usul, yer, süre, sebep, amaç açısından hukuka uygun bir OHAL bulunmamaktadır. Toplumsal ihtiyacımız despot idareler değil özgürlükçü rejimlerdir. Toplumun güvenliğini sağlayacak olan baskıcı rejimler değil, herkes için en geniş, eşit, özgürlükçü demokrasilerdir. Biz hak ve özgürlüklerine sahip çıkan yurttaşlar olarak TBMM’den OHAL’in uzatılmamasını, derhal kaldırılmasını talep ediyoruz.”