Dünya tarih mirası UNESCO’nun 10 kriterinden 9’u bulunan Hasankeyf, yapılacak olan güvenlik barajı tehlikesi ile karşı karşıya. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın ‘Aralık ayına kadar barajın bitmesini istiyorum’ talimatı ile birlikte halkın kısa bir zamanda kenti terk etmelerine yönelik genelge gönderilmişti. Konu ile ilgili tedirgin olan Hasankeyf esnafı, son dönemlerde doğa ve kültür kurumlarının duruma sessiz kaldıklarına dikkat çekerek, baraj projesine karşı tüm dünya halklarının seferber olması çağrısında bulundu. Tarihi kentin sular altında kalmaması için gereken sağduyu gösterilmesi istenirken, esnaflar, güvenlik barajının tarih tahribatının yanında toplumsal tahribatını değerlendirdi.
‘HASANKEYF HALKINI SÜRGÜN ETMEK İSTİYORLAR’
Erkan Kaplan: Dicle Nehri kenarında çardak kurarak geçimimi sağlıyorum. Hasankeyf’i sular altında bırakacak olan Ilısu Barajı’nın yapma kararı 1965 yılında çıkıyor. Ancak o dönemde bölgedeki siyasal ve toplumsal konjonktürü günümüzle kıyaslanamazdı. Sonradan Kürt Hareketinin gelişmesiyle baraj inşası tamamen siyasallaştırıldı. Şimdi tümden bu doğada insansızlaştırma politikası devreye konulmuş durumda. Buradaki 200 köy ve Hasankeyf kentinde yaşayan 75 bin insan metropollere dağıtılacak. 10 yıl önce Dargeçit ilçesinde baraj temeli atıldı ve Cumhurbaşkanının da talimatıyla bu yıl içerisinde baraj göleti su toplayacak. Eğer bu baraja ortak tepkimizi gösterirsek inanıyorum Hasankeyf’te baraj yapmaları imkansız olacaktır. Şu an kendi tarihine, toplumuna ve kültürüne sahip çıkma bilinci olanların gösterdiği mücadele bir anlamda tarihi yok etmek isteyenleri durdurmuştur. Hasankeyf halkını farklı yöntemlerle şimdi sürgün etmek istiyorlar. Bugün biz burada Hasankeyf’in sular altında kalmamak için terk etmiyoruz. Onlarda başta tarihi kent Hasankeyf’in 12 bin yıllık tarihe tanıklık eden başta Türkiye halkını ve tüm dünya halklarının gerçekleri görmelerini önlemek için bin kişinin çalıştığı çardakları kaldırıp, eski Hasankeyf’i ziyaretçilere kapattılar. Şimdi Hasankeyf’e gelenler sadece şehrin içinden geçen caddeden uzaktan tarihi kenti izlemek zorunda kalan turistler de gelmez oldu. Hatta birçok turizm rehberleri arasında Hasankeyf’i sular altında kalmış gibi gösterip dışarıdaki insanları bu şekliyle gelmelerini önlüyorlar.
‘HİÇBİR HASANKEYFLİ YENİ KONUTLARA GİTMEYECEK’
Fahrettin Süzer: Hasankeyf’te yaşıyorum, barajın yapılmasını tek bir Hasankeyflinin istemesine tanık olamazsınız. Başta göç mağduriyetinin yanında istimlak noktasında mağdur olmayan tek bir insan kalmamış. Binlerce yıllık mağara ve taş evlerimizi 50 bin TL karşılığında kümes kadar büyüklüğünde konutları bize 150 bin TL’ye satıyorlar. Hiçbir Hasankeyfli buraya gidemeyecek. Oysa başta esnafları şöyle kandılar; ‘çardaklarınızdan olabilirsiniz, eski evlerinize ek ev zaten yapamıyorsunuz çünkü sit alanıdır. Baraj olduğunda gelen turistleri jetski su motorları ile gezdirerek para kazanacaksınız’ diyorlardı. Ama şimdi ortaya çıktı ki öyle bir şey imkansızdır. Mademki ev yapamıyorduk neden bizi tarihi kentin mağaralarından çıkartıp sit alanı ilan ettikleri yerin üzerinde betonarme ev inşa ettiler.
Şakir Yıldız: Hasankeyf’te esnaflık yaparak geçimimi sağlıyorum. Eğer baraj yapılırsa biz başka bir şehre göç etmek zorunda kalacağız ve orada bizi ne türlü bir yaşam bekliyor? Onu şimdiden kara kara düşünüyoruz. Zaten Eski Hasankeyf’e ziyaret edilmesine izin verilmiyor. Tarihi görmek isteyen turistlerin gitmek istediği kalenin kapısına kilit vurulmuş. Eski Hasankeyf’i görmeyen turistler görmek istediği tarihi göremeyince artık gelmez oldular. 3 yıldır bu uygulama sonucu biz Hasankeyf esnafı artık iş yapamaz olduk. Neredeyse Hasankeyf’in tarihi yapıların üzerini örtü ile kapatıp hiç kimse görmesin endişesi de var. Bunun tek bir amacı da barajdır. Muhtemelen her yönteme başvurdular ve baraj yapmakta ısrarlarını sürdürüyorlar. Bizim çağrımız sadece halkımızı değil, tüm dünya halkınadır; ‘bu tarih sadece bizim değil insanlığın tarihidir gelin birlikte sahip çıkalım.’
‘BU KÜLTÜR SOYKIRIMIDIR’
Cemal Akbel: Rehberlik yapıyorum ancak şu an işsizim. Biz barajın yapılmasına karşı olmamızın nedeni; atalarımızın mezarları ile birlikte onların binlerce yıllık mirası bize emanettir. Aslında eğer devletin amacı elektik üretimi ise, Hasankeyf’i sular altında bırakmayacak bir şekilde baraj inşa edilebilirdi. Ama sanki burada farklı bir amaç bulunuyor. Geçmişimizi sular altında bırakılmasını istemediğimizi yıllardır dile getiriyoruz. Şimdiye kadar toprağımız, bahçemiz ve yıllarca bir yaşam şeklimiz vardı. Buradan göç edersek belki ben bu sürgünü kaldırabiliriz ama babam, kız kardeşim, annem bu göçü kaldıramaz onlar Hasankeyf’e aittir. Bu hayattan kopartılıp başka bir hayata zorlanıyoruz bunun adı da modern yaşam! İşte bize apartman daireleri verecekler, biz modern yaşamı tercih etme hakkını sadece kendimiz bu kararı vermemiz gerekiyor. Biz bu şekilde daha çok mutluyuz eğer devlet mutluluğumuzu isterse bize apartman dairelerini vermesin ama Hasankeyf’e de karışmasın.
Murat Tekin: Hasankeyf esnaflarındanım. 12 bin yıllık bir tarihten söz ediyoruz. Esas itibariyle devlet bize bu barajı sunarken kamuoyu yararı ile ikna etmek istiyor. Ancak bizde şunu söylüyoruz; kamuoyunun bu kadar karşı çıktığı baraj projesinin kamuoyu yararına olabileceğine bizde anlamış değiliz. Esas Hasankeyf halkı son 30 yıldır yapılacak bu baraja karşı tepkisini gösterdi. Bizim düşüncemizi sorarsanız bu kültür soykırımıdır çünkü Hasankeyf, belli bir etnisiteye, kimliğe ve kültüre ait değildir. Çok mozaik bir yapısı olan ve birçok kültürü aynı anda iç içe yaşamasına olanak sunmuş, ortak dünya mirasıdır. Hasankeyf sular altında kalındığında burada yaşamış medeniyetin kökleri de sular altında kalacak. Haber merkezi