Toplantıya DBP Eşgenel Başkanı Sabahat Tuncel, HDP Milletvekilleri, DBP ve HDP’li yöneticilerin yanı sıra çok sayıda yurttaş katıldı. Toplantının ilk bölümü basına açık olarak başlarken ikinci bölümü ise basına kapalı olarak devam etti. DBP İl Eşbaşkanı Abdülbari Karaağaç’ın açış konuşmasının ardından söz alan DBP Eşgenel başkanı Sabahat Tuncel, “12 eylül askeri darbesinin ardından halklarımıza dayatılan zulüm politikalarının en yoğun yaşandığı yerler zindan olur. Kürdistan’da Diyarbakır zindanında yaşanan vahşet bugün filmlere konu oluyor. Duvarların dili olsa da konuşulsa. Duvarların dili yok ama insanların dili var. Oradaki vahşetin ne korkunç olduğunu çok iyi biliyoruz. Diyarbakır zindanında kimliksizlik kişiliksiz dayatıldı. İşkence yapıldığında ne mutlu türküm diyene, burada Allah yok deniliyordu. Bütün zindanlarda işkence vardı ama Amed’de ayrı bir işkence vardı” diye konuştu. 21’nci yüzyılda bu ülkeyi yönetenlerin 12 Eylül askeri darbesine yönelik çoğu kez eleştirilerde bulunduğunu belirten Tuncel, “Biz 12 Eylül ile hesaplaştık dediler. Ama bugüne gelindiğinde tam tersi, Kürt halkını varlığına yönelik saldırıları başlatan kişi oldu. 2015 öncesi başbakan samimiydi bilmiyoruz ama günümüz cumhurbaşkanı zulmün, savaşın cumhurbaşkanlığını yapıyor. Bin bir emekle kurulan diyalog ve müzakere masasını yıkmakla kalmadı paramparça etti. Askerlik rejimini kaldırdık diyenler bugün dokunulmazlık zırhı çıkartıyorlar. 12 Eylül uygulamaları Tayyip Erdoğan şahsında Kürdistan’da bugün yeniden hayata geçirilmiş durumda. Nasıl ki o zaman Zindan’daki direniş bütün halkları açısından zulmü ve faşizmi gerilettiyse bugünkü direnişte faşizmi geriletmiştir” diye ifade etti.
‘GEÇEMEDİĞİ TEK GÜÇ BİZLERİZ’
HDP’nin 8 Haziran seçiminde 80 milletvekili kazıldığını hatırlatan Tuncel, “Bu başarı barışa umuda, savaşın son bulmasına yönelik bir katkıydı. Türkiye’nin 81 ilinde demokratik özerklik ve demokratik cumhuriyet sistemimize halklar destek verdi. 6 milyon insan oy verdi. Erdoğan bu iradeyi yok sayarak siyasi bir darbe yaptı. Kenan evren askeri bir darbe yaptı, Erdoğan da siyasi darbe yaparak seçimleri yineledi. Ama olmadı. 1 Kasım’da Kürt halkı ve dostları bir kez daha bütün baskı politikalarına rağmen 59 milletvekilini parlamentoya gönderdi ve Türkiye’nin üçüncü büyük partisi oldu. Kendi hedefine ulaşamayan AKP bu iradeyi de yok sayarak tek adam siyasetiyle ülkeyi savaşın içine soktu. AKP’nin tek başkanlık rejiminin önünde tek engel var, Kürt halkı ve onunla birlikte mücadele yürüten demokrasi güçleri. Geçemediği tek güç bizleriz. Onun için apar topar dokunulmazlık getirdi. Şimdi de halkın bin bir emeğiyle kazanılan belediyelerimize göz dikmişler. Her gün arkadaşlarımıza yönelik gözaltı baskı ve siyasi soykırım operasyonları var. Bugün Mazıdağ Belediyesi Eş Başkanımız da devlet tarafından görevinden uzaklaştırıldı. Batman Belediye eş başkanlarımız da görevden uzaklaştırıldı. Bütün bunlara rağmen belediyelerimizin halkına hizmetlerini engelleyemediler. Halk iradesini engelleyemediler. Şimdi de kayyum tartışmalarını yapıyorlar. Kayyum atayacaklarmış. Bu kayyum gelecek Batman’ı yönetecek. Bu mümkün mü? Yüzde 70 oyla seçilen Batman Belediyesi Eş Başkanını hukuksuz bir şekilde görevden atayacaksın, hizmet etmesini engelleyeceksin, sonra da atanmışlarına yetki vereceksin gelip belediyelerimize el koyacaklar. Buna biz izin verir miyiz? Bu halk buna izin verir mi. Bu halk buna izin vermez.
‘FAŞİZMİN HÜKÜM SÜRMESİNE İZİN VERMEYECEĞİZ’
Mesele Belediye eş başkanlarımız ve meclis üyelerimiz değil mesele halkın iradesidir. Halk kendi iradesine sahip çıkacaktır. Kayyuma izin vermek Faşizme boyun eğmek demektir. Buna izin vermek demek Erdoğan’ın biat kültürüne yol vermek demektir. Biz buna asla yol vermeyeceğiz. Faşizmin Kürdistan’da hüküm sürmesine asla izin vermeyeceğiz. Henüz doğmamış çocuklarımızı bile terörist olarak gören bir zihniyetle karşı karşıyayız. Belediyelerimiz teröristlere hizmet veriyor diyorlar. Terör dedikleri Batman, Mardin, Şırnak, Amed halkı. Bir bütün Kürdistan halkı. Halka hizmeti engellemeye çalışıyor. Fiilen bazı belediyelerimize kayyum atanmış durumda. Bazı belediyelerimiz çalışamaz hale getirilmiş. Biz soruyoruz? İstanbul Belediyesi’ne verdiğiniz paraları İstanbul Belediyesi ne yapıyor? Melik Gökçek ne yapıyor. Müfettişler oradaki yolsuzlukları, hukuksuzlukları bir gün olsun araştırmış değil. Bizim belediyelerimizde böylesi bir hukuksuzlukta yok. Amaçları Kürt halkının iradesine el koymak, kendi kendilerini yönetmelerini engellemek. Yerel demokrasinin gelişmesini engelllemek istiyorlar. Eş Başkanlık sistemimizi bile kabul etmediler. Kadınların eşit temsiliyetlerini savunan zihniyete karşı da savaş aşmış durumdalar. Bunlar kadın düşmanı. Bütün dünya belediyelerimizde olan eş başkanlık sistemini konuşuyorlar. Yerel yönetimler anlayışımızla halklar yönetime katılıyor. Demokrasi yerelden gelişecek ve Erdoğan sarayında rahat oturamayacak, AKP belediyeleri de bu halkın olanaklarını rahat rahat yiyemeyecek. Korktukları bu.
‘TÜRKİYE HALKLARINA VERECEKLERİ BİR ŞEY KALMADI’
Başlattıkları savaş politikaları kendilerinin sonunu getirdi. AKP’nin bu savaş politikaları karşısında direnen halkımız kimyalarını bozdu. Savaşı devreye koyanlar, gençlerimizi diri diri yakanlar, kadınlarımızın bedenlerini çırılçıplak teşhir edenler, insanlık suçu işleyenler Kürt halkını evini başına yıkanlar elbet bir gün hesap verecek. Er ya da geç bu halk bunun hesabını soracaktır. Bundan korktukları için kendilerine dokunulmazlık zırhı getirdiler. Biliyorlar ki yaptıkları insanlık suçu. Erdoğan ve şurekası ittihat terakkiye teslim olmuştur. 28 Şubat mağduru iken şimdi zalim haline gelmişlerdir ve Kürdistan’da yoğun bir savaş yürütüyorlar. Ne Kürdistan halkına nede Türkiye halklarına verecekleri hiç bir şey kalmamıştır. “AKP faşizmine karşı mücadeleyi büyütmek, varlığımızı ve özgürlüğümü sağlamak için mücadeleyi büyütmekten başka şansımız yok. AKP ile yeni bir dönem mümkün değildir. Bütün ilkeleri yerle bir olmuş bir anlayışla hiç bir sorun çözülemez. Dün yanlış dediklerine bugün doğru, doğru dediklerine bugün yanlış diyorlar. Artık ne yapacakları belli değil. Onları bu hale getiren halkımızın direnişidir. Yenilmekle karşı karşıyadırlar. Önümüzdeki dönemi gerçekleştirilecek olan bizleriz. Yerel demokrasiyi güçlendirerek, belediyelerimize sahip çıkarak önümüzdeki dönemi birlikte gerçekleştireceğiz. Zor bir dönem ama aynı zamanda tarihi bir dönemden geçiyoruz. Bu tarihi dönemde özgürlük, adalet, barış isteyenler mi kazanacak yoksa zalimler mi kazanacak buna bizim mücadelemiz karar verecek. Bu tarihi dönemeci aşmak durumundayız. Ortadoğu’da dengelerin yeniden değiştiği Kürdistan halkının statü sahibi olduğu bu dönemde bize düşen görev mücadeleyi güçlendirmek, mücadeleyi büyütmek ve halkımızın hak ettiği özgürlüğü sağlamaktır. Rojava devrimi, Raqqa ve Minbiç hamlesi bunun müjdeleyicisidir. Bu devrimin etkisi elbette Kuzey Kürdistan’a yansıyacaktır. Bu moral ve motivasyonunu taşıyacak bir siyaseti hep birlikte güçlendireceğiz ve yaşamı birlikte kuracağız.” Haber merkezi