Turay ve Bulut, “2015-2016 eğitim öğretim yılının birinci yarısını geçmiş yıllardan ayıran en önemli farklardan birisi, Cumhuriyet tarihinde ilk defa Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) tarafından öğretmenlerin “hizmet içi eğitim” bahanesiyle öğrencilerinden ve okullarından ayrılmak zorunda bırakılması olmuştur. MEB, Cizre ve Silopi’de “askeri operasyon yapılacağı” gerekçesiyle eğitim öğretim kurumları olan okullar ve yurtların boşaltılmasını sağlamış, ardından bölge illerinde uzun süreli “sokağa çıkma yasağı” ilan edilmesi nedeniyle eğitim-öğretim fiilen durdurulmuştur. Çocuk Haklarına Dair Sözleşme’nin 6. Maddesi her çocuğun yaşama hakkına sahip olduğunu ve devletin çocuğun yaşamını ve gelişimini güvence altına almakla yükümlü olduğunu belirtmesine rağmen, eğitim öğretimin birinci yarıyılı eğitimdeki büyük kaybın yanı sıra çocuk ölümlerinin en yoğun yaşandığı dönem olarak tarihe geçmiştir. Cizre ve Silopi’de Öğrencilerimizin eğitim hakkı ve can güvenliğinin sağlanması, savaşın değil, barışın savunulması amacıyla 29 Aralık’ta ‘hizmet üretiminden gelen gücün kullanılması’ eylemine katılan öğretmenlere, ilginç bir şekilde ‘eğitim hakkını engellemek’ suçundan soruşturmalar açılmıştır. Son olarak önemli bir bölümünü sendikamız üyelerinin oluşturduğu ‘Barış İçin Akademisyenler İnisiyatifi’ne yönelik linç kampanyası, hukuksuz bir şekilde gerçekleştirilen soruşturma ve gözaltılar ülkede eğitime, eğitim ve bilim emekçilerine ne kadar değer verildiğini göstermesi açısından ibret vericidir” dediler.