Kartal, “Bana göre hikâyesi olan her fotoğraf şanslı bir fotoğraftır. Çektiğiniz fotoğrafa baktığınızda kimseyi götüremezseniz bile, en azından sizi o ana, o anı yaşar gibi götürmeli. Bazı fotoğrafçı arkadaşlar, tamamen günbatımı fotoğrafına veya manzara fotoğrafına odaklanıp bu alanda müthiş estetik fotoğraflar çıkarabiliyorlar. Bazı arkadaşlar, sokakta yürürken hikâye yakalamayı çok seviyor ve bunun üzerine tarzı oturuyor, bu alanda çok iyi ürünler veriyorlar. ‘Her fotoğrafın bir hikâyesi olmalı’ fikri, aniden ortaya çıkan bir olgudur. Bazen fotoğraf kendisi anlatabilir bu hikâyeyi -ki, doğru olan budur- bazen de sen altına bir cümleyle o fotoğrafın hikâyesini desteklersin, anlatırsın.
DOĞUM SIRASINDA ANNELERİ ÖLEN KUZU VE ÇOCUK
Doğum sırasında ölen koyunun yavrusu, kendilerini hayata döndüren kadının bir an olsun peşinden ayrılmıyor. Kuzularına adeta bir bebeğe bakar gibi bakan ve ineklerinden sağdığı sütle besleyen kadın kuzulara şampuanla banyo yaptırıp uyutuyor. Fotoğraftaki ikinci hikâye ise ise fotoğrafı daha da değerli kılıyor. Aynı kare içinde olan ve kuzuya verilen sütten payını alan küçük çocuk ise annesi doğum sırasında vefat etmiş. Yani hem kuzunun hemde çocuğun anneleri doğum sırasında ölmüş. Kaderleri acı ve aynı kaderi paylaşıyorlar.
YAŞAM VE ÖLÜM SAVAŞI
Van’ın Erciş ilçesinde bulunan inci kefallerinin üreme döneminde suyun akışının tersine yüzerek tatlı sulara yumurtalarını bırakmak için tatlı sulara akın eden, önüne çıkan engelleri adeta uçarak aşamaya çalışan inci kefallerinin zorlu yolculuğu sırasında martılarında nasiplenmesi ve geçişlerine engel olması her iki hayvanın yaşam mücadelesinin serüveni hikâyeyi daha da anlamlı kılmaktadır” diye konuştu.