Komisyonu tarafından yapılan açıklamada, şu ifadelere yer verildi; “Bilindiği üzere uzun süredir AKP’nin hedefinde olan İstanbul Sözleşmesi, kadınların tüm itirazlarına rağmen, 19 Mart gecesi Cumhurbaşkanlığı kararnamesi ile feshedilmiştir.
Her gün en az dört kadının katledildiği, kadınlara yönelik cinsel, fiziksel, psikolojik, ekonomik her tür şiddetin katlanarak arttığı, erkek faillerin bir kravatla, namus diyerek, “reddedildim”, “boşanmak istedi, ailemi dağıtmak istedi” diyerek cezasız kaldığı ya da indirim aldığı yargı pratikleriyle şiddet adeta özendiriliyor. Böyle bir dönemde İstanbul Sözleşmesi’ni ve 6284 sayılı yasayı etkin uygulamak şöyle dursun, kadınların iradesini ve taleplerini yok sayarak hukuksuzca, bir gece yarısı kararıyla sözleşmeden çekilmek tercih edildi. Bu tercih açıktan kadın cinayetlerinin ardındaki politik saikleri de ortaya koyuyor.
Açıktır ki; kadınlara yönelik şiddetin failleri yüzde 80 oranında eş, eski eş, partner iken kadını korumanın yolu onu aile içine hapsetmekten, sadece aile ile tanımlamaktan ve bugünkü yapısı ile aileyi korumaktan geçmiyor. İstanbul Sözleşmesi işte bütün bu şiddeti ortaya çıkaran unsurlara karşı önlem alma sorumluluğunu devletlere yüklüyor. Bizler, cinsiyeti, cinsel yönelimi nedeniyle hiç kimsenin ayrımcı, eşitsiz uygulamalara maruz kalmadığı, her nasıl kurulursa kurulsun eşitliğin, özgürlüğün, karşılıklı saygı ve sevginin esas olduğu hanelerde eşit ve özgür bir yaşamı savunuyoruz. Bu yaşamı sağlamak için İstanbul Sözleşmesi’ni savunmaktan, sözleşmenin ve 6284 sayılı yasanın etkin uygulanması ve kadının özgürleşmesi mücadelesinden asla vazgeçmeyeceğiz. İstanbul sözleşmesi kadın mücadelesinin kazanımıdır, vazgeçmiyoruz.”