İpekyüz, dillerin iletişim ve aidiyet bildirme aracı olmanın yanı sıra toplumsal hafızayı taşıma/aktarım aracı işlevine de sahip olduğunu belirterek, “Bu anlamıyla diller canlı birer varlıktırlar. Dilin insan hayatındaki yeri ve önemi tüm toplumlarda kabul gören bir gerçektir. Dil konusunda yapılan çalışmalar bize bir dil sık kullanıldığında/eğitim dili olduğunda daha fazla gelişim gösterirken aksi durumda ise yok olma sürecine girdiğini göstermektedir. Anadilde eğitim evrensel bir haktır ve bu hak 20 Kasım 1989’da BM Çocuk Hakları Sözleşmesinin 28. Maddesinde ‘Çocuğun eğitim hakkı ve bu hakkın fırsat eşitliği temelinde gerçekleştirilmesi gerektiği’, 29. Maddesinin c fırkasında ‘Çocuğun anne-babasına, kültürel kimliğine, dil ve değerlerine, çocuğun yaşadığı ve ya geldiği menşe ülkenin ulusal değerlerine ve kendisininkinden farklı uygarlıklara saygının geliştirilmesi’, 29. Maddesinin d fırkasında ise ‘Çocuğun anlayışı, barışı, hoşgörü, cinsler arası eşitlik, ister etnik, ister ulusal, ister dini guruplardan, isterse yerli halktan olsun, tüm insanlar arasında dostluk ruhu ile özgür bir toplumda, yaşantıyı, sorumlulukla üstlenecek şekilde hazırlanması’ gibi amaçlara yer verilmiştir. Cumhurbaşkanı Erdoğan, 16 Şubat 2021’de gerçekleşen ‘Bizim Yunus Yılı’ açılış töreninde ‘Dilini kaybeden bir milletin hafızasını, benliğini, inancını kaybedeceğini’ belirtmiştir. Anadilinde eğitim, eğitim biliminin en temel ilkelerinden birisidir. Bu bağlamda; Türkiye’de anadilinde eğitim ve kamusal hizmet verilmemesini Bakanlığınız nasıl değerlendirmektedir? Anadilinde eğitim talebini kültürel ve siyasal çoğulculuğun gereği olarak kabul eden gerçeklikten hareketle anadilinde eğitim hakkının sağlanması hususunda Bakanlığınız bünyesinde hangi çalışmalar yapılmaktadır?” dedi.