Hiçbir din, vicdan ve hukuk böyle bir olayı haklı gösteremez. İnsanların ölümüne neden olan şiddet olayları tasvip edilemez. Hiç bir şey insan canından daha önemli değil” dedi.
“ÜLKE ŞİDDETTEN KURTULMALI”
Ülkenin git gide bir şiddet sarmalının içine girdiğini kaydeden Tanrıseven, “Bu şiddet sarmalının bir gün her kesimi içine almasından endişe etmekteyiz. Bu saldırı hepimizin yüreğinden bir şeyler götürdü. Yaşadığımız bu süreç yüreğimizi parçalıyor. Daha güzel bir geleceğe çalışmalıyız. Umut ediyoruz ki, çatışmaların olmadığı, insanların birbirlerini sevgiyle kucaklayacağı bir süreç yakalarız. Tahir Elçi, şiddete kurban verdiğimiz ilk baro başkanı değildir. Daha önce de ilimizde baro başkanımız Av. Sedat Özevin ve insan hakları savunucuları olan Salih Özdemir, Sadi Özdemir ve Sofi Özdemir’i mayınlı bir saldırıda kaybetmiştik. Şiddet devam ettiği takdirde, kimin bu çatışmalarda hayatını kaybedeceğini bilemeyiz. Bu nedenle Sn. Elçi, ister bilinçli isterse bilinçsiz bir şekilde ve kim tarafından hedef alınmış olursa olsun, bu olayı bir kaza olarak kabul etmiyoruz. Bu olaylarda birçok masum insan yaşamını yitirmektedir. Artık, akan bu kan durmalıdır. Anneler gözyaşlarına boğulmamalı, gencecik insanlar yaşamlarının baharında toprağa verilmemelidir. Bölgemizin huzura ihtiyacı vardır. Bunun için de şiddeti başlatan unsurların ortadan kaldırılması gerekir. Şiddeti başlatan nedenlerin başında ise diyalogsuzluk ve çözümü daha çok şiddette aramak gelmektedir” dedi.
“OLAY FAİLİ MEÇHUL KALMAMALIDIR”
Türkiye’de faili meçhul olaylar dönemi bittiğini belirten Tanrıseven, sözlerini şöyle sürdürdü: “Hiçbir olay faili meçhul kalmamalıdır. Bir baro başkanının güpegündüz sokak ortasında öldürülmesi sıradan bir olay değildir ve olayın bir an önce aydınlatılması hukuk devletinin gereğidir. Bu nedenle toplumu sarsan, canlarımıza mal olan bu olay her kim tarafından ve ne amaçla gerçekleştirilmiş olursa olsun şiddetle kınıyor ve faillerinin bir an önce yakalanarak hak ettikleri cezaya çarptırılmalarını istiyoruz. Silahların sustuğu, barışın konuşulduğu ve hiçbir insanımızın yitirilmediği bir ülke ümidiyle, barışa olan özlemimizi bir kez daha haykırıyoruz.”