Snob Magazin’e konuşan Güneştekin, ‘Yaşayan en pahalı Türk ressamlarından' biri olarak anılmak size neler hissettiriyor?’ sorusuna samimi bir cevap verdi. Güneştekin, “Eserlerimin ben yaşarken değerini bulması rahatlatan ve güven veren bir duygu. Yine de ürettiklerimle ilgili düşüncelerim bu değer üzerinden oluşmuyor. Ben işlerimden yayılan anlamın çeşitliliğine ve nasıl okunduğuna bakıyorum. Yaşarken değeri anlaşılmayan sanatçılardan olmak istemezdim” dedi.
‘SALGINLA BİRLİKTE DİJİTAL RÖNESANS YAŞAMAYA BAŞLADI’
Salgınla birlikte online sergilerin revaçta olduğu hatırlatılan Güneştekin, “Salgın döneminde sanat dünyasının aktörleri alıştıkları sergileme mekânlarını ve erişim olanaklarını kaybettiler. Sanat dünyası salgınla birlikte hızlı bir dijital rönesans yaşamaya başladı diyebiliriz. Diğer taraftan sanat eserleri dijital bir ekranda kinetik güçlerinin çoğunu kaybediyor. Sergilendiği mekânda izlenmeden anlaşılması olanaksız eserler söz konusu olduğunda durum karmaşıklaşıyor” diye konuştu.
‘DÜŞÜNCE EVRENİMİ YAŞADIĞIM COĞRAFYAYA BORÇLUYUM’
Sanat tarzı ile ilgili de konuşan Güneştekin, şunları söyledi; “Düşünce evrenimi yaşadığım coğrafyaya borçluyum. Renklerle oynamak çocukluk oyunlarımdan biriydi. Olağanüstü renk uzayına sahip bir dünyanın içine doğdum. Çocukluk evimdeki halıların, kumaşların ve masa örtülerinin üzeri motifler ve renklerle dolup taşardı. Kilimlerin, yeni yıl şenliği Newroz’larda giyilen kıyafetlerin ya da duvar halılarının üzerindeki renkli bezemeleri anımsıyorum. Geometrik motifler, formlar ve mitolojik şekiller aklımdan çıkmazdı. Bugün eserlerimde sezgisel olarak kullandığım renkler ve formlar da bilinçaltıma çocukluk zamanlarımda yerleşmiş olmalı. O yüzden imgeleri yüzeye aktarma tutkum çocukluğumda hikâye anlatıcılarından dinlediğim masallarla başlar.”
‘DÜNYAYA BÜYÜK ZARARLAR VERDİK’
İnsanoğlunun dünyayı çok fazla kirlettiğini söyleyen ünlü ressam Güneştekin, “Dünyaya geri dönüşü olmayan zararlar verdiğimizi düşünüyorum. Yine de dünyanın çok da bize aldırdığı yok gibi, üzerinde yaşayan tek canlı türü biz değiliz. Başka canlıların da yuvası sadece bizim değil, ona şiddet uygulama gücünü elimizde tutuyor olmamız ona sahip olduğumuz anlamına da gelemiyor. Verdiğimiz zararlar ölçüsünde kendisini yeniliyor dünya, ne pahasına olursa olsun, sorun biz insanlarda daha çok, o konuda bir şeyler söylemek ve yapmak gerek” dedi.
BATMAN'A ÇAĞDAŞ SANAT MERKEZİ KURUYOR
Memleketi Batman’a Çağdaş Sanatlar Müzesi kazandıracağını açıklayan Güneştekin, “Aslında bunu düşünmeye başlamam, yurt dışı sergileri açmaya ve dünya müzelerini görmeye başlamamla eş zamanlı. O zaman hayal ediyordum ama artık somutlaşmaya başladı. Batman’da kurmak istediğim çağdaş sanat rafinerisinin tasarım projesi hazır, lokasyonu da belirlendi, şimdi finansman aşamasını çözmeye çalışıyoruz.Kurmak için çalıştığımız müze kültürel geçmişiyle özel bir yerleşim olan Batman’ın görünür olmasını sağlayarak bölge için önemli dönüşümler başlatabilir” şeklinde konuştu.
DİYARBAKIR'DA 'HAFIZA ODASI' SERGİSİNİ AÇACAK
Önümüzdeki Nisan ayında Diyarbakır Surları’ndaki Keçi Burcu’nda ‘Hafıza Odası’ sergisini açacağını açıklayan Güneştekin, şöyle devam etti; “Keçiburcu gibi, bir kaya kitlesinin üzerine inşa edilmiş, inşa tarihi kesinkes bilinmeyen, Mervaniler tarafından 1223 yılında onarılmış tarihi bir mekânda açılacak sergi. Burası Suriçi’nde yaşanılan çatışmalar ve ardından gelen yıkım ve kentsel dönüşüm uygulamalarıyla hafızası saldırıya uğramış bir yerleşim. Diyarbakır surları ve Hevsel bahçeleri otuzdan fazla uygarlığın izini taşıyor, dünya kültür mirası listesinde. Bugüne kadar yaşadığı yıkımlara rağmen yedi bin yıllık varlığını sürdürmeye devam etmiş, gerilemiş, çökmüş, yeniden başlamış. Keçiburcu’nda açacağım serginin de diğer sergilerim gibi bir tekilliği ve söyleyeceği şeyleri olacak.”