Son günlerde yerel basın ve sosyal medyada yer alan haber ve bilgiler ile köylülerin tepkilerini dikkatle izlediklerini ifade eden Argünağa, “Köylülerimizin, çiftçilerimizin baraj sularına karşı çıkma ve tepki gösterme gerekçelerinin, kendilerine suların bu kadar yükselebileceği konusunda herhangi bir uyarının yapılmaması, seralarının ve ekili alanlarının sular altında kalması, istimlak bedellerinin ödenmemesi veyahut açtıkları kamu davalarının henüz sonuçlanmamış olması, arazi ihtilafları ve zararlarının tazmin edilip edilmemesi meselesi olduğunu görüyoruz. Edindiğimiz bilgilere göre Tarım Müdürlüğüne bağlı ekipler köylülerden zararları ile ilgili dilekçe ile başvuru yapmalarını istemişlerdir. DSİ yetkilileri de bu konuda köylülerimizin endişelerini giderecek açıklama yapmalıdırlar. Dernek olarak elbette çiftçilerimizin ve köylülerimizin mağdur edilmemesinden yanayız, ancak bu bizce beklenen sonuçlardı. Devasa bir barajın doğal sonuçları ile daha henüz yüzleşmedik.
Demokratik zeminde barajın yapılmasına karşı çıkarken ülkemizin, bölgemizin ve kentimizin çıkarlarını savunuyorduk. Ancak su tutulmasına başlaması ardından artık her gün Hasankeyf örneğinde olduğu gibi tarihi ve kültürel değerlerimizin, bağ, bahçe, bostan ve köylerimizin, önemli varlıklarımızın neden sular altında bırakıldığı hususlarında sesimizi yükseltmedik. Balpınar, Segirka ve diğer köylerde on binlerce dönüm birinci sınıf tarım arazileri ile seraların sular altında kalması da beklenen bir sonuçtu ki saydığımız hususlarda zararlar tazmin edilebilir, köylülerimizin hak edişleri varsa tahsil cihetine gidilebilir. Ancak bizi asıl endişelendiren bundan sonraki süreçtir. Asıl barajın doğal sonuçları ile yüzleşmeye hazır olmalıyız” dedi. Haber merkezi