Lütfen bekleyin..
2020 Yükseköğretim Kurumları Sınavının (YKS) Koronavirüsü salgını nedeniyle daha önce 25-26 Temmuz tarihine alındığını, daha sonra Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, sınavın 27-28 Haziran’da yapılacağını duyurduğu hatırlatılan açıklamada, şöyle denildi; “Eğitim Sendikalarının, bilim insanlarının, Velilerin görüşü alınmadan alınan bu karar öğrencilerimizin ve Eğitim Emekçisi Öğretmenlerin sağlığını bile bile tehlikeye atmak, ranta kurban etmek anlamına geleceğinden Eğitim Sen olarak bunu kabul etmemiz mümkün değildir. Salgın tehlikesinin geçtiği bilim insanları tarafından bilimsel verilerle açıklanmadan okulların açılması ve sınavların erken tarihe çekilmesinin hem sağlık açısından, hem de öğrencilerin motivasyonu açısından sorunlar doğuracağını tartışmasızdır. Zaten pandemi süreci ile kaygılı olan öğrencilerimizin sınavların erkene alınması ile kaygıları daha da artmıştır. Bu durum öğrencilerimizin başarısını olumsuz yönde etkileyecektir. Görüyoruz ki iktidar başta turizm şirketlerinin, sermaye gruplarının, özel okul sahiplerinin talepleri doğrultusunda karar vermiş, öğrencilerin, eğitim ve bilim emekçilerinin, yurttaşların yaşam hakkını yok saymıştır. Bu karar eğitim bilimi açısından izah edilebilir bir karar değildir.
‘KARAR PEDAGOJİ BİLİMİNİN VERİLERİNE AYKIRIDIR’
Psikoloji bilimi açısından bu karara bakıldığında; sınavların ertelenmesi, Öğrencilerde kaygı bozukluğu, çalışmalarını yetiştiremeyecek olma endişesi ve koronavirüs salgını ile birleşen bir 'hiçlik duygusuna" kapılarak çalışmaya dair motivasyonlarını kaybedecekleri tartışmasızdır. Bu karar sonrasında öğrencilerde ciddi bir moral bozukluğu yaşamakta olduğunu eğitimciler olarak görüyoruz. Eğitim Sen olarak ‘Sınav Odaklı’, ’Piyasacı’, bu değişikliğin bilimsel ve pedagojik bir karar olmaktan öte, turizmi canlandırmak için atılan "ticari" bir adım olduğu belirtiyor ve red ediyoruz. Her ne Kadar Sayın Cumhurbaşkanı ve MEB bu değişikliğin "adayların lehine" olduğunu söylese de, bu söylem bilimsellikte uzak ve gerçeğin manipüle edilmesinden başka bir şey değildir. Pedagojik olarak Sınav tarihi değişikliği; bu yaş grubundaki öğrencilerin travma düzeyini etkiler, Program değişikliği stres yaratır, sınav kaygısını yükseltir. Yapılacak işten vazgeçme, sönme davranışları da gösterebilir, daha farklı yönelimler de beraberinde getirebilir. Her öğrencide farklı semptomlarda olumsuz davranışlar ortaya çıkarabilir. Bu yüzden Öğrencilerimizin ruh sağlığını bozan bu tür uygulamalardan MEB’in vazgeçmesi gerekmektedir.
Bu karardan sonra bize ulaşan Veliler kendilerini de çocuklarını da hala güvende hissetmediklerini Bilim Kurulu kararlarının kamuoyu ile paylaşılmıyor olması da bu konuda kaygıyı artırdığı belirterek; ‘Çocuklarımızın moral ve konsantrasyonları bozuldu, ancak tek kaygımız bu değil. Esas kaygımız çocuklarımıza sınav esnasında virüs bulaşması korkusu’ diyorlar. Ortada hala salgın tehlikesinin ortadan kalktığına dair bilimsel bir veri ya da açıklama olmadığını düşünen aileler, çocuklarının bu ortamda kalabalık sınıflarda sınava girecek olmasından dolayı derin bir endişe taşımaktadırlar. Hepimiz çok iyi biliyoruz ki sınavın öne alınması Turizm baskısından ve Otel sahiplerinin talepleri doğrultusunda alınmıştır.' Çocuklarımız üç kuruşluk turizm gelirine feda edilemez. Bunu vicdan sahibi hiç kimse kabul edemez. Sınavın yapılabildiğini, dolayısıyla normalleşme sürecinin ilerlediğini gösterebilmek için çocuklarının propaganda aracı olarak kullandığı kamuoyunun malumudur. Eğitim Sen olarak diyoruz ki; Sınav kararının 'salgın tehlikesinin geçtiği bilim insanlarınca açıklanana dek' ertelenmesi gerektiğini belirtiyor. Bu olumsuz durum karşısında her zaman olduğu gibi Öğrencilerimizin ve velilerimizin yanında olacağımızı belirtiyor ve onlar için mücadele edeceğimizi bir kez daha kamuoyunun bilgilerine sunmak isteriz.” Haber merkezi
