Geldiği siyaset çizgisinden kopmadan yoluna devam eden Bağaç, ülke, bölge ve kent siyasetini değerlendirdi. Yeniden siyasete dönmesiyle Saadet Partisi teşkilatları üzerindeki algı operasyonunu ortadan kaldırmak istediklerini belirten Bağaç, çarpıcı açıklamalarda bulundu.
‘ÜZERİMİZDEKİ TEMBELLİĞİ ATMAMIZ LAZIM’
Bağaç, yeniden siyaset sahnesine dönerken ilk hedeflerini şöyle anlattı; “Saadet Partisi teşkilatlarındaki algı operasyonlarını ortadan kaldırmak istiyoruz. Şu an üzerimizde bir basın ambargosu var. Ayrıca öncelikli hedeflerimizden biri de tüm teşkilatlardaki ataleti (Tembellik) atmak istiyoruz. Saadet Partisinin yeniden eski parlak günlerine dönmesi ve gündemin arkasına takılan değil, gündem oluşturmayı hedefliyoruz.
‘ERDOĞAN TARAFSIZLIĞINI YİTİRMİŞ’
7 Haziran öncesi halkın büyük çoğunluğu çözüm sürecinden beklentileri vardı. Ama tarafsızlığını yitirmiş Erdoğan ve Suruç olayında 33 insanın ölümü malumun ilamı olarak görüldü.
Bu süreçte polis, asker ve dağdakilerin ölmesi bir bölünmeye gidiyormuş algısı oluşturdu. AKP, ‘şehirlere PKK’liler indi’ deyip tüş şehirde sokağa çıkma yasağı ve tüm şehri ‘Terörist’ olarak görmesi bardağı taşıran son damla oldu. Burada HDP’yi de eleştiriyorum. Halkın geçtiği yerlere hendekler kazılması, bomba konulması bir zulümdür. Bu durum kendi yöneticileri tarafından da benimsenmemiştir.
‘CİZRE’Yİ, YARIN PASAPORTLA GİTMEMEK İÇİN ZİYARET ETTİK’
Genel Başkanımız Sayın Mustafa Kamalak’ın Cizre ziyaretini çok konuşuldu. Sayın Kamalak, Cizre ziyaretini tüm ülkeyi bir bütün olarak gördüğü için yaptı. Başbakan ve Cumhurbaşkanının ayrıştırıcı söylemlerine bir başkaldırıdır Cizre ziyareti. Milli Görüş bu milletin inancı, kültürüdür. Bu ziyaret boynumuzun borcuydu. Ama ne yazık ki ben Cumhurbaşkanıyım, ben başbakanım diyen Erdoğan ve Davutoğlu bize ‘Gitmeyiniz, koruyamayız’ diyerek tutanak imzalattılar. Bu ziyaret artık bizim için elzem olmuştur. Ak troller, ‘Teröristlerle el ele gittiler’ dediler. Bu insanların tümünü terörist olarak mı görüyorsunuz. Bugün tutanakla girdiğimiz yere, Allah muhafaza yarın pasaportla vize ile girmek zorunda kalmasın bu kardeş millet diye gittik.
‘BU SEÇİMLER ÇOK ÖNEMLİ’
Bizim bir an evvel kardeşliğimizi tefekkür etmemiz gerekir. Bu nedenle bu seçim çok önemli bir seçimdir. Özellikle ilim ehline ve tüm vatandaşlara seslenmek istiyorum; 2002 yılından beri bu kadar acı yaratmışlar. Ak Parti ve HDP’yi çözümün anahtarı olarak görüyor. Bu seçimler sadece Türkiye’nin değil top yekün islam coğrafyasının ve hatta insanlığın istikametini belirleyecektir. Bunun bilincinde ve şuurunda olmak zorundayız. Bugün bir seferberlik ilan ediyoruz. 1 kasım seçimlerine kadar bütün gücümüzle çalışacağız. Her zamankinden daha çok koşturacağız. Çünkü Deniz bitmiştir. Biz biliyor ve inanıyoruz ki, bu inançla çalıştığımız takdirde Cenab-ı Allah denizi yeniden önümüze getirecektir.
‘HANGİ VİCDANLA OY İSTİYORLAR’
Ak Partinin birinci sıra adayı (Ki bu kişiye veya bireye bir düşmanlığımız yok) bu şahıs 28 Şubat sürecinde 28 Şubat’ın tüm maddelerine iki eliyle onay vermiş kişiye hangi vicdanla oy vereceksiniz. Ezanlarımız merkezi sistemden okunur, medreselerde talebelerin eğitimleri engellenirken, başörtüsüne el atılırken, bu kesimler bugün hangi vicdanla, hangi İslami kritere sığınıp oy isteyecek, oy verecektir. Biz yıllardır AKP’nin İslam’ın sulandırılmış projesinin piyonu olduğunu söylediğimizde AKP’liler bu yaklaşımla bunu deklere etmiş oluyorlar. 7 Haziran seçimlerinden bu yana milletçe bir tiyatro izledik. Başrolünde AKP’nin oynadığı, figüranlıklarını ise CHP, MHP ve HDP’nin üstlendiği bu tiyatronun maliyeti maalesef ülkemiz için çok ağır oldu. Her gün ocaklarımıza ateş, yüreklerimize acı düşerken, gencecik fidanlarımızı toprağa verirken, koskoca bir ülke, taht oyunlarına kurban edildi.“akan kanı nasıl önleriz, ülkede huzur, barış ve kardeşliği nasıl sağlarız?” diye kafa yorması gerekenler tam tersine, “oylarımızı nasıl arttırırız” telaşına düştü.
‘AKPNİN TÜM HALKA ÖZÜR BORCU VAR’
AKP 3 Kasım seçimlerinde tek başına iktidar olduktan hemen sonra ABD lehine yönelik mart tezkeresi çıkarmaya çalıştı. Karşı duranlara memur maaşlarını nasıl ödeyeceksiniz dediler. Vicdanları körerdi. Müslüman Iraklı kardeşlerimizin kanını, ırzlarını, namuslarını, canlarını paraya feda ettiler. Yetmedi Erdoğan ABD’de yayınlanan bir röportajında, ‘ben kahraman Amerikan kız ve erkek çocuklarının Irakta az zayiatla dönmeleri için dua ediyorum’ dedi. Dünya tarihinde Yahudi olmayıpta tek Yahudi cesaret ödülünü alan bahtsızlardan oldu. Abdullah gül dünya barışı için en çok ABD’liler çocuklarını feda ediyor dedi. Bu milletin İnancıyla kimyasıyla oynadılar, zinayı suç olmaktan çıkardılar. Kendi emniyet müdürleri fuhuşun önüne geçemiyoruz diye feryat figan ettiler, domuz etini kasaplık et statüsüne koydular. İnancımıza göre faiz sistemini savunanlar ‘Allah ve resulüne savaş açmış insanlardır’ ayeti kerimesini unutturmaya çalışıp faiz dünya gerçeğidir deyip tekrar faiz düzenlenmesi yapılmalıdır denildi. Davutoğlu verilen faiz kredilerine Allah bereketini artırsın zalimliğine büründü. Lut kavminin helakine sebep olan fiili gerçekleştirenlere yasal hak tanıdılar. Bunlar ispatlıdır. Herhangi bir AKP’li aksini ispatlasın çıkıp özür dileriz. Aksi taktirde AKP’lilerin tüm halkımızdan özür borcu vardır.
‘BİNDİĞİNİZ ARAÇ TOROS OLSA NE OLUR’
Bunca yapılan yanlışlara ve ayrışmalara rağmen halen sayın Başbakan Van’da çıkıyor; milleti “Beyaz Toroslularla” korkutmaya kalkıyor. “Biz gidersek beyaz Toroslular gelir” demeye getiriyor. İnsan sormadan edemiyor? Tamam geçmişte Toroslular vardı. Ama Allah aşkına daha dün Türkiye’nin başkentinde 102 cana kıyan teröristler, Ankara’ya uçan balonla mı geldi. Sayın Başbakan, mesele neyle gittiğiniz değil hangi yolda gittiğinizdir.
Sizin gittiniz yol yanlış. Bindiğiniz araç Toros olsa ne olur, mersedes olsa ne olur?
Bu ülkeyi uçuruma götürüyorsunuz, felakete götürüyorsunuz, parçalanmaya götürüyorsunuz.
Ama hiç merak etmeyin, yıllarca, kanın, katliamın, faili meçhullerin simgesi haline getirilen o beyaz Torosları, biz, saadet iktidarında barışın simgesi haline getireceğiz.
‘AK SARAY KADAR BAŞINIZA TAŞ DÜŞSÜN’
Bizler 1 Kasım seçimlerine giderken, birliğe, beraberliğe ihtiyaç duyduğumuz bu günde Cumhurbaşkanı nasıl olurda bu milleti ötekileştiririm, ayırırım, nifak sokarım mantığında olabilir. Ak Saray kadar başınıza taş düşsün. Bu açık gerçeklere rağmen, idealini terk etmiş, davasını satmış, mide düşkünü bir kısım zavallılar, yakalarına Saadet Partisi rozeti takarak size gelecekler, “Biz de Saadetçiyiz ama bu defa sakın ha oyunu Saadet’e verme, oyun CHP’ye, HDP’ye veya boşa gider” diyecekler. Ve haberiniz yok mu Saadet AKP ile ittifak yaptı diyecekler utanmazlar. Diğer partilerin seçmenlerinin oyları partilerine giderken Saadet Partisi’ne verilen oylar nasıl oluyor da başka partilere veya boşa gidiyor? Artık halkımızın bu oyunu bozması gerekir.