Soykırımdan canlarını kurtarmaya çalışan 150 binden fazla Êzidînin Şengal Dağı’na kilometrelerce yolu yürüyerek sığındığı, sıcak, açlık ve susuzluktan sağ kurtulabilen 33 bin insanın Diyarbakır, Urfa, Şırnak, Siirt, Mardin ve Batman’a göç ettiğini hatırlatan Uca, “73. Ferman burada bitmemiş, binlerce Êzidî, Avrupa yollarına düşmüş, kimisi öldürülmüş, kimisi sularda boğulmuş, cenazeleri dahi bulunamamıştır. Bugün halen IŞİD’in elinde 3 bin esir bulunmaktadır” dedi. Katliamın tanınmasına yönelik verdikleri kanun teklifine yanıt verilmediğini, daha sonra teklife dair verdikleri hiçbir yazıya dönülmediğini, katliam karşısında tüm dünya gibi Türkiye devletinin de kör, dilsiz ve sağır kaldığını ifade eden Uca, şunları dile getirdi; “Tüm dünyanın sadece izlemekle kaldığı bu büyük yıkıma, yaşanan bunca acıya rağmen Şengal’i mağduriyet üzerinden konuşmak yanlış. Yaralarını sarmaya ve Şengal’i yeniden inşa etmeye çalışan Êzidîler yaşadıkları bu soykırıma rağmen başını asla eğmemiştir. Bugün Şengalliler bir yandan çadırlarda yaşarken bir yandan kendilerini savunma gayreti gösteriyor. Şengal halkı, Şengal’i yeniden inşa ediyor. Kadın meclisleri, gençlik meclislerini kuran Şengalliler bir daha aynı katliama maruz kalmamak için statü ve öz savunma güçlerini oluşturuyor. Başları dik bir şekilde yeni yaşamı kuran bu direngen halkın yaralarını sarmak, katliamı tanımak ve Êzidî halkının talepleri doğrultusunda çalışma gerçekleştirip, bu halkın mücadelesine destek vermek hepimizin ortak görevidir. Kadim Êzidî toplumunun kutsal topraklarını barındıran ülkelerden biri olarak Türkiye de Şengal’de yaşananları soykırım olarak tanımalı, Êzidî halkının maruz kaldığı, katliam, etnik temizlik, tehcir sebebiyle 3 Ağustos gününü Êzidî Soykırım Günü olarak kabul etmelidir.”