Uca, “Diyarbakır, Batman, Bakırköy, Gebze gibi birçok yerde, beyaz tülbentli anneler polisin öfkesine maruz kalmakta, yerlerde sürüklenip, saldırıya uğramaktadırlar. Bu şiddet, sadece annelere değil basın emekçilerine de uygulanmakta ve basın özgürlüğü engellenmektedir. Polis şiddetini görüntülemek isteyen basın mensupları polisin saldırısına uğramakta ve görüntü çekmeleri engellemektedir. Kolluk kuvvetleri, eylemcilerin görüntülerini çekmeyi sadece kendilerine hak görmektedirler. Öte yandan, birçok şehirde cezaevi önünde yapılmak istenen açıklamalar şiddetle engellenmekte ve gazeteciler gözaltına alınıp kamera ve fotoğraf makinelerine el konulmaktadır. Bu bağlamda; Türkiye Cumhuriyeti Anayasasında basın özgürlüğüne ilişkin maddelerde, “Basın hürdür, sansür edilemez. Devlet, basın ve haber alma hürriyetlerini sağlayacak tedbirleri alır” denmesine rağmen, gazetecilerin görüntü çekmesi hangi kanunun hangi maddesi gereğince engellenmektedir ve fotoğraf makinelerine neden el konmaktadır? Toplumdaki çok sesliliğin ve alternatif haber kaynaklarının var olması adına gazetecilerin ifade özgürlüğü; eleştirel ve araştırmacı habercilik yapma ve haber yayma hakkı gibi standartları koruma altına almak için bir çalışmanız bulunuyor mu? Kısa bir süre öncesine kadar basın özgürlüğü kapsamında 'kısmen özgür' ülkeler arasında olan Türkiye’nin, son birkaç yıldır bazı endekslerde 'özgür olmayan' kategoride yer almasını nasıl değerlendiriyorsunuz? Bu gerilemeden nasıl kurtulmayı planlıyorsunuz?” dedi.