Lütfen bekleyin..
Batman Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi öğretim üyesi Doç.Dr. Mehmet Işık’ın hazırladığı “Bereketli Toros Yaylaları Üzerinde: Sarıkeçililer” belgeselinin ilk gösterimi akademisyen ve öğrencilerin katıldığı bir etkinlikle Batman Üniversitesi Kütüphane Konferans Salonunda gerçekleştirildi. İzleyicilerin beğenisi toplayan belgesel göçebe topluluklar ve sorunları üzerine yaptığı çalışmalar ile tanınan Işık’ın ilk belgesel çalışması. Senaryo yazarlığını Yrd. Doç.Dr. Funda Masdar Kara ile birlikte yine Mehmet Işık’ın üstlendiği belgeselin seslendirmesini Prof.Dr. Sedat Cereci yaptı. Çok heyecanlı olduğunu vücut diline yansıyan Mehmet Işık, Belgesel gösterimi sonrasında yaptığı konuşmada belgesi çekme sebeplerini, çekimler sırasında karşılaştığı zorlukları ve Sarıkeçililerin sorunlarını anlattı. Sarıkeçililer’in Nisan ayının ortalarında Mersin’den başladıkları göç yolculuğunu gün dönümünden önce (22 Haziran) Konya ve Karaman çevresinde bulunan yaylalara vararak tamamladığını ve bu göç sırasında ortalama 38 kez çadır kurup çadır söktüğü, belirten Işık, konuşmasında Sarıkeçililer’in bütün yazı bu yaylalarda geçirdikten sonra Ekim ayında havaların soğuması ile birlikte yine aynı yolları kullanarak Mersin çevresindeki kışlaklarına döndüğü ve kışı burada geçirdiği bilgisini verdi. Yörükler için bütün zorluklarına rağmen göçün kutlu bir yolculuk olduğunu vurgulayan Mehmet Işık, Sarıkeçililer bu kutlu yolculuğun orman alanlarının daralması ve yerleşim yerlerinin genişlemesi ile gittikçe daha meşakkatli hale gelmesinden dertli olduğu anlattı. Işık, Sarıkeçililerin en önemli sorununun iletişim, ulaşım ve keçi eti için pazar olanaklarının kısıtlılığı olarak belirledi.
“EĞİTİM SORUNU DEVAM EDİYOR”
Sarıkeçililerin bir diğer önemli sorununu eğitim olarak tespit eden Işık, göç zamanlarının okul takvimi ile uyuşmaması sebebiyle çocukların eğitiminin sürekli yarım kaldığını ifade etti. Yaşam alanlarına araç girişi zor olduğu için özellikle yağışlı havalarda çocukların kilometrelerce yürümek zorunda kaldığını, okul yolunun bir işkenceye dönüştüğünü belirtti. Görüştüğü utangaç bir Sarıkeçili kızın, erkek kardeşi ile birlikte her sabah 2 kilometre kadar yürüyerek okul servisine kavuştuğunu ve yağmurlu havalarda bu mesafenin daha da arttığını; ıslandıkları için yağışlı havalarda okula gidemediklerini anlattığını dile getiren Işık, okula gitmeyi çok sevdiği parlayan gözlerinden açıkça anlaşılan utangaç kızın, kendileri için de küçük bir yurt yapılırsa kendisinin de çok çalışıp doktor olacağını söylediğini ifade etti. Işık, konuşmasında bazı Sarıkeçililer çocuklarını yerleşik hayata geçmiş akrabalarının yanına vererek eğitim sorununu çözmüş göründüğünü; ancak hepsinin aynı imkâna sahip olmadığını ve 21. Yüzyılda gelişmiş bir büyükşehirde çocukların okula ulaşmak için büyük zorluklara katlanmak zorunda kalmasının kabul edilemeyeceğini dile getirdi. Sarıkeçililerin bu konuda çözüm önerisinin Yörüklerin yoğun olarak yaşadığı birkaç yerde yatılı okul ya da yurtların yapılması olduğu bilgisini veren Işık, Yörüklerin kışlak olarak kullandığı alanlarda okul servislerinin geçebileceği yolların yapılmasının hem öğrencilerin hem de tüm Sarıkeçililerin yaşamını kolaylaştıracağını vurguladı.
“SOSYAL MEDYA GENÇLERİN VAZGEÇİLMEZİ”
Mehmet Işık’ın tespitlerine göre “Sosyal Medya Gençlerin Vazgeçilmezi” ve Sarıkeçili gençlerinin en önemli sorunu çevrimiçi olamama. Dünya ile tek bağlarının cep telefonu olduğunu belirten Sarıkeçili gençler için Facebook başlıca boş zaman geçirme etkinliği; ancak hiçbir operatör ne yaylaklarında ne de kışlaklarında sağlıklı olarak çekmiyor. Bu yüzden gençler sürekli çevrimiçi olabilecekleri yerler arıyor. Cep telefonunun bir çobanın en yakın dostu olduğunu savunan gençlerin birçoğunun, çevrimiçi olabilmeleri halinde göçebe yaşama devam edebileceklerini söylediklerini paylaşan Işık, bu gençlerin telefonlarının çekmesi için yüksek dağlara konulacak baz istasyonlarının bakımını dahi gönüllü olarak yapabileceklerini ifade etti.
KADINLARIN İSTEĞİ ÇAMAŞIR MAKİNASI
Diğer göçebe topluluklarda olduğu gibi Sarıkeçililerde de en ağır yükü kadınların çektiğini; çocuk bakımı, yemek, süt sağma, ağılın bakımı ve temizliği, çadırın bakımı ve temizliği, peynir yapma, tereyağı yapma, çamaşır… gibi etkinliklerin tamamının kadının tarafından yerine getirildiğini ve kadınların bu yüklerin altında adeta ezildiğini dile getiren Işık, kadınların çocuklarının okuması dışındaki tek isteği çamaşır makinası olduğunu şu sözlerle vurguladı: “Göçebe yaşam gereği çocuk sayısı da oldukça fazla; ondan fazla çocuğu olanlar, üzerine kuma gelenler de var. Bu yükler altında kadınların çocuklarının okuması dışındaki tek isteği çamaşır makinası. Evine konuk olduğumuz Sarıkeçili kadınları, gençlerin bir giydiğini bir daha giymemesi sebebiyle çamaşır yükünün çok arttığından yakınıyor. Bunlardan birisi tek kızının ilçede teyzesinde kaldığını, bu yüzden tek başına on kişinin çamaşırını yıkamak zorunda olduğunu anlattı.” Sarıkeçililerin çamaşır makinası almamalarının sebebinin çamaşır makinasının çalışmak için çok fazla elektriğe ihtiyaç duyması olduğunu; ancak bu sorunun güneş enerjisi ile çalışan elektrik panelleriyle ortadan kaldırılabileceğini ileri süren Işık, Mersin Büyükşehir Belediyesi bu yıl içerisinde bazı Sarıkeçililere elektrik panelleri dağıtmasının olumlu bir gelişme olduğunu; ancak birçoğunun bu imkândan yararlanamadığını ifade etti.
