Son yaşananları değerlendiren Sevim, “On yıllardır yaşadığımız acı tecrübeler daha büyük siyasi kazançlar elde etmek için şiddet diline sığınan hiçbir aktörün kazanmadığını, tam aksine kaybettiğini ortaya koymuştur. Demokrasiye yöneldiği düşünülen hiçbir tehdit ve saldırı demokrasi ve meşruiyetten ayrılmayı meşru kılmamaktadır. Bu nedenle sürecin aynı zamanda siyaset kurumu için de ciddi bir sınav olduğunu hatırlatmak isteriz. Hiçbir gerekçe, yaşam ve barış hakkının ihlal edilmesinin gerekçesi olamaz. Bütün bu tartışmalar içinde tartışılmayacak tek gerçek insan yaşamının kutsallığı ve onurlu bir yaşamın koşulu olan barış hakkıdır. Hiçbir hamasi nutuk, bir annenin ömür boyu taşıyacağı acıyı hafifletmez, hiçbir slogan bir çocuğun hayatındaki boşluğu doldurmaz. Bu gerekçelerle barışta ısrarcı olmak herkes ama herkes için ahlaki bir yükümlülüktür. Her gün devam eden yaşam hakkının ihlalinin ve hatta ölü bedenlere yönelen cinnet halinin sona ermesi, nihai barışın tesisinin önkoşulu olarak ellerin tetikten çekilerek çatışmasızlığın sağlanmasının bu ülkenin en acil ihtiyacıdır. Bütün bir siyaset kurumunu toplumun ve farklı toplumsal kesimleri temsil eden STK’ların barış çağrılarına kulak vererek barış çabalarına kaldığı yerden devamı konusunda çaba göstermeye çağırıyoruz” dedi.