Menü

Batman Medya Gazetesi

Geri Dön

Seda ERTUĞRUL:
Cüzam Haftası

26 Ocak 2022, 15:58

       Cüzzam veya lepra, Hansen basili (Mycobacterium leprae) adı verilen bir mikroorganizmanın yol açtığı, çevresel sinir sistemi ve deri başta olmak üzere birçok sistem ve organı etkileyebilen, bulaşıcı bir hastalıktır.
      Bir zamanlar toplum dışına itilen kurbanlarıyla korkunç bir hastalık sayılan cüzam, artık tedavi edilebilmektedir. Dünyada İlk olarak 1876 yılında Norveçli bilim adamı Armauer Hansen tarafından bulunmuştur. Cüzzam mikrobu, deriyi tutarak yayılan ve vücuda bu şekilde hükmeden bir hastalıktır. Vücut üzerinde de gözle görülebilen hastalık yani cüzzam hastalığı dünya çapında sosyal ve toplumsal bir hastalık olarak kabul görmektedir. Hastalık eski dönemlerde miskin hastalığı olarak da adlandırılmıştır. Hastalık bulaşıcı ve tehlikeli olması nedeniyle, hastalığa yakalanan insanlar toplum arasında yaşayamazlar ve yaşamaları da mümkün değildir. Bu yüzden bu hastalar kontrol edilerek kayıt atına alınıp kendilerine yaşayabilecekleri ortamlar belirlenmektedir.
       Cüzzam hastalarının ortalama yaşları 60,5 olarak açıklanmıştır. Zor şartlarda yaşayan insanların cüzzam hastalığına yakalanma olasılığı diğer insanlara göre daha fazladır. Çünkü bu insanlar aynı kaplarda yemek yiyip, aynı eşyaları kullanırlar. Streril bir ortamda olmadıkları için bu ortamlar kişiler için tehlike çanlarını çalar. Yani kırsal kesimlerde cüzzam hastaları daha fazladır.

       Cüzzam hastalığı yayılması daha çok ırsi denilebilecek niteliktedir. Vücut mikroba karşı doğal bağışıklık sistemine sahiptir ancak bazı bünyelerde bağışıklık sistemi yoktur bu mikroba karşı bu da aileden gelen bir durumdur. Hastalığın tek taşıyıcısı insandır başka yollarla bulaşması mümkün değildir. Cüzzam hastası olan ve bu mikrobu taşıyan bir hasta ile en ufak bir yakın temas hastalığın bulaşmasına neden olur bu yüzden cüzzam hastaları sağlıklı insanlarla bir arada yaşayamaz.

Cüzzam hastalığının belirtileri vücutta, zamansız oluşan kepeksiz ve yuvarlak olmayan lekelerin belirmesi ve zaman zaman kaşıntı yapması, insanlarda sık sık tekrarlayan burunda kanamaların ve burun tıkanıklıklarının olması, kol ve bacak sinirlerinde ağrıların başlaması ve el parmaklarının içe doğru bükülme, eğilme göstermesi, alt göz kapaklarının hareketsiz duruma geçmesi ve kapanmaması durumu, ayrıca dizlerde ve dirseklerde yara izlerinin olması ve yüz bölgesinde oluşan ödem belirtiler arasındadır.
       Hastalığın tedavisi ise ilk teşhis çok önemlidir ve doğru teşhis sonrası tedavi mümkündür. Teşhis gecikmiş ve hiç tedavi görmemiş hastalarda 10-20 sene sonrası sakatlıklar ve vücutta dökülmeler baş göstermeye başlar. Tedavi süreci önemlidir ve dikkatli bir tedavi süreci gerçekleştirilmelidir. Kısa zamanda hastalık sorunsuz şekilde tedavi edilebilir. Yaraların ve görsel sorunların giderilmesi adına hasta, doktor kontrolü altında kalabilir.
      Ülkemizde cüzzam ile mücadeleyle ilk kez Prof. Dr. Mazhar Osman’ın 1919 yılında 40 kadar cüzzam hastası için Bakırköy Akıl Hastanesi’nde özel bir bölüm açmasıyla başlandı. Bu girişim, ülkemizdeki ilk cüzzam hastanesinin de temelini atan bir adım niteliğini taşır. Ancak cüzzamın ülkemizde kontrol altına alınması konusundaki en kapsamlı girişim, 1976 yılında kurulan Cüzzamla Savaş Derneği olarak kabul edilir. Ayrıca Ankara’da da Cüzzam Savaş ve Araştırma Derneği adında gönüllü örgütler bulunmaktadır.
       Tüm merkezler ve gönüllü kuruluşlar Sağlık Bakanlığı ile işbirliği yaparak her yıl Ocak ayının son haftasında Cüzzamla Savaş Haftası düzenlemektedirler. Tüm dünyada her yıl Ocak ayının son Pazar günü Devlet Sağlık Örgütü’nün önerisiyle ‘Dünya Cüzzam Günü’ olarak anılmaktadır.  

 

Seda ERTUĞRUL Tüm Yazıları

© 2024 - Batman Medya Gazetesi

Normal Siteye Dön

,