Batman Medya Gazetesi

Eşbaşkanlık sistemi fiili olarak yanılmıyorsam ilk olarak Almanya’da Yeşiller Partisi tarafından hayata geçirildi.
Partideki tüm görevlerin biri kadın, biri erkek iki kişi tarafından yürütüldüğü bir sistem.
Almanya’da hükümet ortağı ve ülke siyasetinde söz sahibi olan Yeşiller Partisi, biri erkek biri kadın iki kişiden oluşan Eşbaşkanlar tarafından yönetiliyor. 
Dolayısıyla partinin tek bir lideri/başkanı yoktur, 1 kadın ve 1 erkek olmak üzere 2 lideri/başkanı olur.
Bunun dışında başkan yardımcılıkları, partideki tüm yönetim mekanizmaları, vs. kadın-erkek eşitliğini sağlamak üzere ikiye bölündüğü bir yapıdır. Türkiye gibi hem toplumsal yaşamında hem de siyasetinde ağır bir erkek egemen sistemin var olduğu bir ülkede, kadınların eşitlik mücadelesinde önemli bir kazanımdır.
Bu sistem uzun süredir Türkiye’de de uygulanıyor.
Özellikle 2014 yılındaki yerel seçimlerde, Barış ve Demokrasi Partisi (BDP) secime girdiği her yerde eşbaşkan adayları göstermiş ve kazandığı tüm belediyelerde bu sistemi yürürlüğe koymuştur.
Eşbaşkanlık sistemi su anda Halkların Demokratik Partisi'nde ve BDP’nin ismini değiştirmesiyle kurulan Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) tarafından pratikte sorunsuz bir şekilde uygulanmaktadır.
Geçtiğimiz günlerde bir ortamda söz dönüp dalaştı ve bu Eşbaşkanlık sistemine geldi.
Kimisi bunun yasal hiçbir düzenlemesinin olmadığını belirtti, kimisi ise bu sistemin olumlu olduğunu savundu.
Şu sıralar bir iki siyasi parti ‘Eşbaşkanlık’ sisteminde diretiyor ve tüm yönetim organlarında uyguluyor. Ama bakanlık genel merkezde benimsediği sistemi belediyelerde red ediyor.
Oysa Türkiye’de bu konuda yasal düzenleme 2013 yılında yapıldı.
Çözüm Süreci’nin devam ettiği, Demokratikleşme paketlerinin birbirini izlediği günlere şöyle bir dönelim.

Dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan, 30 Eylül 2013'te açıkladığı yeni paketi şu sözlerle anlatmıştı; “Tarihi bir anı yaşarken, özellikle teşekkürü hak eden bir kesim var. Tarih sahnesine çıktığımız andan bugüne kadar hürriyet ve istiklâlimiz için sayısız şehitler verdik. Bugün biz bu paketi açıklarken, aslında tüm o şehitlerimizin de arzularını bir kez daha yerine getiriyoruz. İç barışımızı güçlendirecek, toplumsal birliğimizi geliştirecek her adım milletimizin en büyük temennisidir. Bu demokratikleşme paketiyle Türkiye’nin istiklâlini güçlendiriyor, özgürlük alanını genişletiyor ve umudunu çoğaltıyoruz... Açıklayacağımız paket Türkiye’yi bütün ağırlıklarından kurtaracak bir paket değildir, fakat bu hedef konusunda önemli bir aşamadır...
Bu paket bir istikamet çizmektedir, bir kapı aralamaktadır. Bu paket 11 yıl önce telaffuzu bile yasak olan talepleri gerçekleştiren bir pakettir... Bu paket birilerinin dediği gibi, dayatmanın, bir pazarlığın eseri asla değildir. Demokratik hak ve özgürlükler, dayatmaların pazarlığın konusu olamaz. Hiçbir reformu dayatmalarla, baskıyla, pazarlıkla açıklamadık. Millet ne dediyse biz onu yaptık.”
O pakette bugün tartışılan ve kimi bürokratlar tarafından “Sözde” diye nitelendirilen ‘Eşbaşkanlık’ sistemi ile ilgili dönemin Başbakan’ı Recep Tayyip Erdoğan, şu cümleleri kullanmıştı; “Siyasi partilerde eş genel başkanlığın önünü açıyoruz. İlgili yasa maddesini değiştirmeyi uygun gördük. Seçim kanunun 15. Maddesine ek yapıyor, iki kişiden fazla olmamak kaydı ile eş genel başkanlık sistemini getiriyoruz.”
30 Mart 2014'teki mahalli seçimlerden hemen önce 2 Mart'ta bu konuda adım atıldı ve Siyasi Partiler Yasası'na konan ek bir fıkra ile partilerde Eşbaşkanlık sistemi yasalaştı.
Şimdi İçişleri bakanlığı “Eş başkanlığın belediye mevzuatında dayanağı yok” diyerek bu sisteme karşı çıkıyor.
İyi de 31 Mart seçimlerinden önce HDP Eş Genel Başkanları tüm illerde ‘Eş başkan adaylarını’ düzenlenen törenlerle açıklarken, ‘Eşbaşkanlar’ ortak miting yaparken, nenedeydiniz.
Bizzat Ak Parti iktidarının getirdiği, siyasi partilerde ‘Eşbaşkanlık’ düzenlemesine karşı gelmek hukuk ile bağdaşır mı?
Bugün bu uygulama için ‘Sözde’ diyen devlet temsilcileri, valiler, bizzat Ak Parti’nin getirdiği bu düzenlemeye de ‘Sözde’ diyebilecekler mi?
Şimdi bir karar verin; Eşbaşkanlık özde mi, sözde mi?