Batman Medya Gazetesi

Sizlerle geçtiğimiz Perşembe günü Batman Eğitim ve Araştırma Hastanesinde yaşanan bir olayı paylaşmak istiyorum.
Bu olay, bir vatandaş olarak hastanelerde “hakkınız” olan bir sağlık hizmetini talep ederken nasıl adliyelik olabileceğinizi gösteren ibretlik bir olaydır.
Bahsettiğim tarihte iftarda balık yiyen vatandaşın –ki bu vatandaş yeğenim olur- boğazına balık kılçığı takılıyor.
Nefes almakta zorlanma ve acıyla hemen Batman Eğitim ve Araştırma Hastanesi aciline gidiyorlar.
Burada ilgili birime yönlendiriliyor vatandaş ve nöbetçi doktor tarafından muayene ediliyor.
Ancak yapabileceği bir şeyin olmadığını anlayan nöbetçi doktor, bir Kulak Burun Boğaz uzmanına görünmesi gerektiğini belirterek eve yolluyor.
Yani geçtiğimiz Cuma gününün de sokağa çıkma yasağı olduğu hesaba katılarak hastaya tabiri caizse ‘eğer boğulup ölmezsen veya boğazında kalıcı bir hasar olmazsa, batan kılçık boğazını parçalamazsa’, Pazartesiye kadar olan 4 gün sabretmesi isteniyor.
Ama nöbetçi doktor bunun yerine icapçı nöbeti olan doktoru çağırmayı düşünemiyor.
Çaresiz evin yolunu tutan hastanın bir süre sonra boğazından kan gelmeye başlıyor ve yaşadığı acılar dayanılmaz hale geliyor.
Benim bu aşamadan sonra olaydan haberim oluyor ve durumu Sağlık İl Müdürlüğüne aktarıyorum.  
Böylesi bir durumda icapçı doktorun aranması gerektiğini, hastanın bu halde eve yollanmasını ve 4 gün sonra doktora görünmesi gerektiğinin söylenmesinin yanlış olduğunu hatırlatıyorum.    
Bir süre sonra vatandaş, İl Sağlık Müdürlüğünden aranarak yeniden hastaneye gitmelerini ve bu kez “Uzman doktor” talebinde bulunmalarını isteniyor. 
İkinci kez hastaneye giden vatandaşı önce nöbetçi olan başhekim muayene ediyor.
Ne hikmetse o da icapçı uzman doktoru aramak yerine, bir ağrı kesici almasını, ağrılarının devam etmesi halinde bir sonraki gün yeniden hastaneye gelmesini istiyor. 
Ancak dayanacak gücü olmayan ve ağrılara dayanamayan hasta ve yanındaki kardeşi, acil servisteki doktora bir kez daha durumu anlatarak ‘Uzman’ doktor talebinde bulunuyor.
Doktor telefonu eline aldıktan sonra hasta yakınına dönerek, “Bakın arasam da doktor gelmez” diyor.
Hasta yıkını da böylesine acil bir durumda, doktorun gelmesi gerektiğini belirtiyor ve bu hakkını kullanmak istediğini tekrar ediyor.
Ancak bu diyalog devam ederken bir anda nöbetçi doktor “Beyaz Kod” diyerek bağırmaya başlıyor. 
Vatandaşın hakkını araması karşısında ne yapacağını şaşıran doktorun bu hareketine oradaki personel da anlam veremiyor.
Dünya Sağlık Örgütü ve Sağlık Bakanlığı Beyaz kod’un uygulanabileceği şiddeti,  ‘kişinin kendisine, karşısındaki bireye, gruba, topluma karşı yaralanma, ölüm, psikolojik zarar ve kayıpla sonuçlanan ya da sonuçlanması muhtemel fiziksel güç uygulaması veya tehdidinde bulunması’ olarak tanımlamıştır. Beyaz Kod sağlık çalışanlarına yönelik şiddeti önlemek için kullanılan acil durum yönetim aracıdır.
Ancak bahsettiğin olayda şiddetin ‘Ş’si bile yok. Hakaret yok, darp yok, sadece hakkını aramak var.
Olay sonrası hastanede çalışan tanıdık bir personele ulaştım ve olayın içyüzünü öğrenmek istedim. Bu kişi, “Abi ortada ‘beyaz kod’luk hiçbirşey yoktu. Doktorun bu hareketine biz de bir anlam veremedik” dediler.
Kısa sürede polis geliyor ve tarafların ifadelerini almak için karakola götürüyor.
Bu arada hasta yakınının diyalogda olduğu doktor yerine, orada görev yapan bir başka doktor ifade için karakola gidiyor.
İfada sonrası polis nöbetçi savcıyı arıyor ve bilgi veriyor; “Darp ve yaralama yok, hakaret yok, kesici ve delici alet yok” diyor. Doktorun sadece “Rencide oldum” diyerek şikayetçi olduğunu aktarıyor.
Hiçbir suç unsuru olmayan bu olayda savcı herkesi evlerine gönderiyor. 
Yani anlayacağınız; hastanıza ya da size kötü bakılmasına tepki vermek, işini savsaklayanı uyarmak, insanca muamele görmeyi talep etmek hapis ya da para cezası almanıza sebep olabilir.
Vatandaşın da şikayetini değerlendirecek bir sistem kurulmadığı sürece olan yine sade vatandaşa olacak demektir.