Programı, Dünya ve Türkiye ekonomisinin gidişatı açısından makul, ölçülebilir ve ihtiyatlı bulduklarını belirten Özdemir, “Programda sunulan üç etaplı ilerleme senaryosu; ülkemiz ekonomisinin yeniden makro değişkenler anlamında stabiliteye kavuşmasını, denge hattının sıkı maliye ve para politikaları ve bu politikaların güncellenerek denetimi ile devamlılığını ve nihayet ekonomik mantalitedeki paradigma değişimini ortaya koymaktadır. Bu üçlü ilerleme, reel sektör açısından ana yol haritası niteliğinde olacaktır. Öte yandan üretimde millileşme hareketinin, cari açığı doğrudan etkileyen sektör kalemlerine de vurgu yapması ve bu itibarla biyo-teknoloji, petro-kimya, yazılım, enerji ve makine-teçhizat gibi katma değeri yüksek sektörlerde yatırımın öncelik kazanması umut vericidir. Büyüme, enflasyon, dış ticaret ve istihdam rakamları; 2019 ve 2020 yılları için makul ve erişilebilir bir seviyeye işaret etmektedir. Tüm Dünya’nın dramatik ekonomik değişimlere sahne olacağı öngörülen 2019 yılı için ülkemizin aldığı ihtiyatlı makro duruş hem gerçekçidir hem de ekonomi çevreleri açısından bir uyarı niteliğindedir. Sonuç olarak; Yeni Ekonomik Program’ın denge-disiplin-değişim etaplarının sağlıklı bir şekilde işletilmesi ve ekonomik büyümenin yeniden yüzde 5’leri görmesi adına sanayi kesiminin de bu hususta hassas olmasının gerektiğini hatırlatmak isteriz. Bilhassa üretim, millileşme ve istihdam konularında özel sektörün de elinden geleni yapacağına dair umudumuz tamdır. Programın beklenen hedeflere ulaşmasında hem mikro aksiyon planlarının hem de uluslararası politik duruşun da hayli önemli olacağının altını çizmek isteriz. Temel felsefesi 11 Ağustos’ta kamuoyuna duyurulan ve bugün orta vadede yol haritası çizilen bu yeni sürecin ülkemize hayırlar getirmesini temenni ederiz” dedi.