Açıklamada, şu ifadelere yer verildi; “Demokrasi ve hukuk devletinin olmazsa olmazı, kuvvetler ayrılığıdır. Yargı, bağımsız ve tarafsız olmaz ise, toplumda hiç kimsenin güvencesi olmaz. Hukuki güvenceden yoksun bir toplum, kendini geliştiremez. Yargının hukuki güvence sağlamakta yetersiz kaldığı ülkelere yerli ve yabancı yatırım gelmez. İş ve istihdam yaratılamaz. İstikrarlı bir refah toplumu olmaz. Avukat, vatandaşın savunma hakkının güvencesi ve temsilcisidir. Bu görevi dolayısıyla avukat, yargının birbirine eşit üç kurucu unsurundan biridir. Kurucu unsurluk statüsünün aşındırılması, yargının güvenilirliğini zedeler, keyfiliğe yol açar. Sözü edilen hususlara ilişkin fevkalade ciddi boyutlara ulaşmış olumsuzlukların giderilmesi, sadece avukatların adına değil, asli menfaatlerini gözettiğimiz 81 milyon vatandaşımızın da adına dile getirdiğimiz en temel talebimizdir. Öte yandan bir avukatın mesleğini icra ederken karşılaştığı sorunların giderilmesi ve statüsünün güçlendirilmesi, yalnızca onun değil, savunma hakkı kapsamında temsil ettiği tüm vatandaşlarımızın ihtiyacı ve güvencesidir. Anayasa Mahkemesi'nin avukatlık sınavını kaldıran kanunu iptal ederken ortaya koyduğu üzere, savunma mesleği, yargının kurucu unsuru ve hukuk devletinin vazgeçilmezidir. Bu sebeple, avukatlık stajına giriş ve avukatlığa kabul, bir an önce sınav koşuluna bağlanmalıdır. Avukatlık stajına girişin sınava tabi tutulması koşuluna bağlı olarak, staj kredisi, karşılıksız bursa dönüştürülmelidir.
Ülkemizde, yabancı hukuk büroları, adeta fiili bir adli kapitülasyona yol açacak şekilde faaliyet gösterir hale gelmiştir. Devletimizin bağımsızlığıyla bağdaşmayan, adalet hizmetlerini yabancıların tekeline sokmaya başlayan bu keyfilik muhakkak ve derhal engellenmelidir. Adalet hizmeti, devletin üstlendiği en önemli ve asli hizmetlerdendir. Bu sebeple adalet hizmetlerinin özelleştirilmesi anlamına gelecek girişimlerden kaçınılmalıdır. Mesleğe yeni başlayanlar için, ilk beş yıl gelir vergisi muafiyeti getirilmelidir.”