Becerikli önergesinde, “Hastane, İzmir Karşıyaka Cumhuriyet Başsavcılığı ve polis tutanakları çocuğun ölümünü ‘çakmak gazı ile ölüm’ olarak kaydetmiştir. Polislerin ‘Adli Kolluk Cumhuriyet Savcısı Görüşme Tutanağı’na geçen ifadelerinde, ‘Yiğitcan Camgöz’ün devriye görevindeki asayiş ekibi tarafından bulunduğu, Camgöz’ün elinde bulunan iki adet tüp şeklinde çakmak gazını elinden bırakarak yere uzandığı, polislerin 112 acil servisine haber vererek çocuğa olay yerinde müdahale edilmesini sağladığı ancak çocuğun olay yerinde yaşamını yitirdiği’ yer almaktadır. Ancak Olaydan yaklaşık bir ay sonra bir gazetecinin araştırmaları sonucu olayın geçtiği yerin karşısında bulunan bir sitenin güvenlik kamera görüntüleri basına yansımıştır. Kamera görüntüleri incelendiğinde Yiğitcan Camgöz’ün parkta oturduğu sırada, yanına gelen polisler tarafından darp edildiği daha sonra da biber gazı sıkıldığı anlaşılmaktadır. Türk ceza kanununa göre; görevi gereği düzenlemeye yetkili olduğu resmî bir belgeyi sahte olarak düzenleyen, gerçek bir belgeyi başkalarını aldatacak şekilde değiştiren, gerçeğe aykırı olarak belge düzenleyen veya sahte resmî belgeyi kullanan kamu görevlisi suç işlemiş sayılır. Bu bağlamda; Olaya dair basına düşen görüntülerin doğruluğu tespit edilmiş midir? Savcılığın delilleri tam olarak toplamadan yazmış olduğu tutanak için bir yaptırımınız olacak mıdır? Olayın görüntüleri bir gazeteci tarafından açığa çıkarılmasaydı olay örtbas mı edilecekti? Görüntüleri bir gazeteciden önce savcılığın bulup incelemesi gerekmez miydi? Söz konusu tutanakları tutanlar hakkında herhangi bir soruşturma başlatılmış mıdır? Eğer görüntülerin doğruluğu tespit edilirse bahse konu olan polisler hem işkenceyle öldürmeden hem de resmi belgede sahtecilikten yargılanacaklar mıdır?” dedi.